Salih, Halil Rıfat Paşa semtindeki bir okul inşaatında gündüzleri işçilik geceleri de bekçilik yapıyordu.Ortaokuldan terkti.İnşaat işlerinde çalışır, amelelik yapar, günlük nafakasını çıkarmaya çalışırdı.Askerlik çağı gelmiş, askere alınmasına yedi sekiz ay kalmıştı.Ailesinden ayrıydı.Bu yüzden çalıştığı inşaatta geceleri de bekçilik yaparak barınmaya çalışıyordu.

Günlerden Pazardı.Bütün işçiler Pazar tatiline çıktığından inşaatta kendisinden başka kimse kalmamıştı.İnşaatın teras katına çıktığında, komşu apartmanın en üstteki balkonunda denizi seyreden bir kız gördü.Kızı çok beğenmişti, ay yüzlüydü.İşi gücü bırakıp kızı izlemeye başladı.Ama nasıl olduysa kızla göz göze geliverdiler.Hemen saklanıverdi duvarın arkasına.Farklı bir noktadan kızı izlemeye devam etti.Kız, balkondan kendisini izleyen Salih’i görebilmek için gözleriyle bütün teras katını göz hapsine almıştı.Salih daha fazla dayanamadı.Kıza kendini gösterdi.Kız, Salih’i görünce tatlı bir gülümsemeyle karşılık verdi.İşaret diliyle anlaşmaya çalışıyorlardı ama meraklı bakışlardan çekiniyorlardı.Kız, balkonda gerili olan çamaşır ipindeki mandallardan birisini aldı.Mandala bir kağıt sıkıştırdı ve Salih’e doğru attı.Salih, büyük bir heyecanla mandaldaki kağıdı açıp okudu.

“Merhaba, benim adım Elif.Lise mezunuyum.Ev kızıyım.Yaşım 19.Ev telefonum 0232 432........ Senin adın nedir?Bana kendini yazar mısın?”
Salih, hızlıca kendini anlatan bir pusula yazdı ve mandala sıkıştırıp karşı balkona attı.Elif, pusulayı okuyunca eliyle telefonla konuşalım işareti yaparak içeri girdi.Salih hemen bir alt kata inerek telefonla Elif’i aradı.Telefon daha ilk sinyal sesiyle açıldı.
“Merhaba, ben Elif..”
“Merhaba, bende Salih...”
“İnşaatta ne yapıyorsun?”
“Benim işim bu.İnşaatta işçi olarak çalışıyorum.Yakında askere gideceğim,onun için para biriktiriyorum..”
“Biraz sonra bakkala yoğurt almaya ineceğim, sende gelsene..”
“Tamam, gelirim...”
Salih heyecanla merdivenleri üçer beşer inerek sokağa çıktı.Aynı anda Elif’te apartmandan çıktı.Göz göze geldiler.Gözler kalbin aynasıdır derler ya.Elif’le Salih gözleriyle birbirlerine ilan-ı aşk etmişlerdi.İkisi de birbirini görünce çok heyecanlandılar.Ne yapacaklarını bilemediler.Elif, ani bir hareketle bakkala girdi.Salih’te peşinden geldi.Elif, alışverişi mümkün olduğunca uzatmaya çalışıyordu ama bu mutlu görüşme beş dakikada bitiverdi.
Elif’le Salih’in balkondan bakışmaları ve telefonla görüşmeleri dört beş ay sürdü.Elif, Salih’in ailesiyle gelerek Allah’ın emri, Peygamberin kavliyle kendisini istemesini söyledi.Salih, hemen amcasına gitti.Amcası Salih’teki bu heyecanı fark etmişti.
“Hayrola yeğen, bu ne telaş?”
“Amca, çalıştığım inşaatın karşısındaki apartmanda bir kız var...”
“Eeee...”
“Adı Elif...Biz bayadır görüşüyoruz...”
“Eeee...”
“İşte, yengemle beraber gitsenizde Elif’i bana isteseniz...”
“Oğlum, sen inşaatta işçisin.Diyelim ki gittik, istedik.Kızın babası senin ne iş yaptığını sormayacak mı?”
“Tamamda biz birbirimizi seviyoruz...”
“Oğlum, sevgi karın doyurmuyor.Önce sağlam bir işin olacak.Daha askere gitmedin.Paran yok, pulun yok...Dahası eviniz yok, yok oğlum yok...”
“Kızı istemeye gitmeyecek misin?”
“Sen laftan anlamıyorsun galiba...Ben diyorum hadımım, sen kaç çocuğun var diyorsun...Olmaz oğlum bu iş, kapıdan kovuluruz..Kızın babası ne iş yapıyor?”
“Gazatede ilan müdürüymüş...”
“Neee!, birde kızı istemeye gidelim diyorsun..Olmaz oğlum bu iş...Yokuş yukarı karpuz yuvarlanmaz derler...Hadi, doğru inşaatına git..Sen yokken hırsız falan girer, ne olur ne olmaz...”
“.....!???”

*
Amcasının yanından boynu bükük dönen Salih çok üzülmüştü.Hani birazcık birikmiş parası olsa Elif’i kaçırıp onunla evlenecekti.Daha sonraki günlerde Elif’le balkonda bakışırlarken babasına yakalandılar.Babasının şikayeti sonucu işten atıldı.Babası Elif'i Evka-1 semtindeki Dayısının yanına gönderdi.Elif bir yolunu bulup Salih'e Evka-1 semtindeki son durağa gelmesini isteyen bir haber gönderdi.Salih, yeni girdiği işten arta kalan zamanlarda Elif'i görmeye gidiyordu ama bir türlü buluşamıyorlardı.Dayısı Elif'i evden dışarı çıkarmıyordu.Elif'in pencereden el sallaması ve Salih'e sevgi dolu bakış atması dünyalara değerdi.Birgün Elif'i uzaktanda olsa görmeye gittiğinde dayısı Salih'i yakaladı.Elif'n peşini bırakması konusunda biraz nasihat edip, bıraktı.Elif'i bu sefer halasının Özkanlar'daki evine gönderdiler.Salih'e haber vermemesi için telefonla konuşturmuyorlar, evin etrafını kolaçan ediyorlardı.Elif, bir şekilde Salih'e haber gönderdi.Bir daha görüşemeseler bile Salih tek aşkı olacak ve ömür boyu bekleyecekti....
Salih, Elif'le evlenebilmek ve kendini kabul ettirebilmek için sosyal statüsünü değiştirmeye karar verdi.İşçi olarak kalırsa Elif'le evlenemeyecekti.Çocukluktan bu yana içinde var olan öğretmen olma ateşi geleceği için çok önemli kararlar almaya sevketti.Askerlik kağıtları geldiği halde askere gitmedi.Liseyi dışarıdan bitirip, sağlam bir işe girecek ve Elif’i babasından isteyecekti.
*
Bitmezse kösede sakal bitmez, demiş atalarımız...Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı.Sayılı günler çabucak bitiverdi.Salih, Elif’in sevdasıyla başladığı lise eğitimini bitirmekle kalmamış, Üniversiteyi kazanarak Eğitim Fakültesini bitirmiş ve öğretmen olmuştu.Milli Eğitim Bakanlığının ilk atama sonucuna göre Salih, Elif’in mahallesindeki İlköğretim okuluna atanmıştı.
Büyük bir heyecan içinde sekiz yıl önce ayrıldığı aşkının sokağına geldi.Sanki dün gibiydi,sanki mahalleden hiç ayrılmamış gibiydi.Büyük bir safiyetle Elif'in kendisini beklediğini hayal ediyor, içi içine sığmıyordu.Elif'in babasına gidecek ve diyecektiki;
"Ben öğretmenim, işim var, evim var, param var...Allah'ın emriyle kızını istiyorum" diyecekti.Yıllar önce çalıştığı inşaat büyük bir dershane olmuştu.Elif’in oturduğu apartman ve balkonu aynı duruyordu.Köşedeki bakkalı gördü.Elif’le beraber ilk burada buluşmuşlardı.Elif’in bu apartmanda oturup oturmadığını öğrenmek için bakkala girdi.Rafları düzelten bir bayan ve ona yardım eden iki çocuk gördü.
“Merhaba, hayırlı işler, ben şu karşı apartmanın en üst katında oturanları soracaktım...” der demez, bayanla göz göze geldi.Salih bu gözleri çok iyi tanıyordu.
“Biz oturuyoruz, ne vardı?”
Salih, Elif’in kendisini tanımadığını hissetti.Aradan geçen sekiz yılda Salih bıyık bırakmış ve kilo almıştı.Ama Elif hiç değişmemişti.Birden aklına geleni söyleyiverdi..
“Kiralık mı diye soracaktım...”
“Kiralık değil, biz oturuyoruz o evde...”
“Yaa, bana kiralık demişlerdi de.., kusura bakmayın, hayırlı işler..”
Salih bakkaldan dışarı nasıl çıktığını anlayamadı bile.Eli yüzü kızarmış, kan ter içinde kalmıştı.Diline rahmetli Cem Karacan'ın o meşhur şarkısı düştü.
"İşçisin sen, işçi kal..Giy dedi tulumlarııı..."
İşçinin aşkı, öğretmenin aşkı olmuyordu.Salih bunu sekiz yıl sonra acı bir gerçekle öğrenmişti.

*
Salih, sekiz yılda kendi kader çizgisini değiştirmişti, ama Elif'in mahalle kızı çizgisi değişmemişti.Onun kaderi,her ev kızı gibi hayırlı nasipler beklemek ve kaderine rıza göstermekti.Hayat köprüsünün altından çok sular akmış, Elif yıllar önce Salih'le ilk defa buluştukları bakkalın oğluyla evlenmiş, üstelik iki çocuğu olmuştu.
Salih, mahalledeki okulda üç yıl görev yaptı.Elif’in iki çocuğunun da sınıf öğretmeni oldu.Salih, Elif’in kendisini tanımadığını zannediyordu.Ama Elif, Salih’i bakkala geldiği gün tanımış ama içi yana yana tanımamazlıktan gelmişti....