İki binli yılların başıydı.Ekonomik kriz bütün yurtta çok etkili olmuş, işsizlik alıp başını gitmişti.Özellikle eğitimli işsizlerimiz nerde bir iş olsa balıklama atlıyorlardı.Devlet memur alımını merkezi sınavla yapıyordu.Krizde bütün işletmeler batmış, işsiz kalan eğitimli insanlar KPSS ile memur olmak için birbirleriyle yarışıyorlardı.
Böyle bir dönemde Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü merkezi atamayla KPSS puan üstünlüğüne göre lisans mezunu İnfaz Koruma Memuru alımı yapmıştı.Ümit, ceza infaz kurumunda öğretmendi.Bir gün odasında rutin işlerle uğraşırken telefonu çaldı.
-Müdür Bey, seni arıyor, hemen çok acil odasına gidecekmişsiniz,dedi santral memuru.
Ümit öğretmen, müdür Bey’in bu acil odaya çağırmalarına alışmıştı. Gene lüzumsuz bir iş peşinde olmalı, düşüncesiyle müdür Beyin odasına girdi.
-Buyurun müdürüm...
-Gel Hoca, gel...Şu listeye bir bak hele...
-Ne listesi bu müdürüm?
-Bakanlık kafayı yemiş olmalı...Ne kadar lisans mezunu adam varsa gardiyan olarak işe almışlar.
-Bu güzel bir haber değil mi müdürüm? Hepsi okumuş çocuklar, daha iyi ve bilinçli çalışırlar..
-Ne güzel haberi Hoca! Şimdi ben bunları nerede, nasıl çalıştırayım?
-Emredersiniz çalışırlar müdürüm.
-Ben çay ocağını çalıştıracak adam bulamıyorum, bunlar bana mühendis, iktisatçı, öğretmen, kimyacı gönderiyorlar.
-Bunların hepsi mi lisans mezunu müdürüm?
-Evet, hepsi lisans mezunu.Ön lisans mezunu bile yok.
Ümit öğretmen, listeyi incelediğinde, Hacettepe Makine mühendisi, Bilkent iktisat, işletme, Marmara teknik eğitim fakültesi, Ege arkeoloji, Sanat tarihi mezunları başta olmak üzere memlekettin belli başlı üniversitelerinden mezun olmuş yüz elli kişinin merkezi atamayla cezaevine İnfaz Koruma Memuru olarak atandığını ve bir hafta içinde göreve başlayacaklarını bildiren yazıyı okudu.


*
Yeni gelen üniversite mezunu infaz koruma memurları göreve başladılar.Müdür Bey, bu kadar kaliteli bir kadroyu nasıl çalıştıracağını bilemiyordu.hepsini toplantı salonuna çağırdı.
-İçinizde çay ocağı tecrübesi olan var mı?
-......!??
-Yok mu? Herkes tek sıra olsun...Sağ baştan say..
-Bir...Tamam, sen çaycısın...,İki..sen berbersin...,.Üç...sen aşçısın..., dört... sen katipsin...., sen....terzisin, sen....ambar memuru...
Berberliğe seçilen bir memur telaşla ileri atıldı;
-Müdür Bey, ben hiç berberlik yapmadım...
-Berber, anasından karnında mı berberliği öğreniyor? Kese, kese öğrenirsin..
-........!??
*

Müdür ortaokul mezunuydu, Baş memurlar İlkokul mezunuydu, en alt kademe çalışanlar ise lisans mezunu.Bu gerçek sosyoloji ilmine tersti.Sosyolojik piramitin “en tabanını az eğitimliler, orta bölümü normal eğitimliler, zirveyi de üst eğitimliler oluşturur” kuralı burada geçerli değildi.Çünkü burada piramit tepe taklak duruyordu.Bu ters piramitin tepetaklak durduğu kurumların başında Adalet Bakanlığı geliyor.Mevcut kurum müdürleri emekli oluncaya kadar sosyolojik zıtlık devam edecek.
Ortaokul mezunu kurum müdürü, Hacettepe Makine Mühendisliği mezunu bir infaz koruma memurunu çaycı olarak görevlendirmişti.Canı çay istemese bile egosunu tatmin amacıyla masasındaki diafondan defalarca çay istiyordu.Hazır olda tuttuğu çaycı makine mühendisine boş çay bardağındaki lekeleri gösterip “bir daha bu lekeleri görürsem, seni Kars’ sürdürürüm” tehdidini otoriter yönetiminin gücü olarak kullanmayı marifet sayıyordu.

Kamu kurumlarındaki bu sosyolojik zıtlık köklü bir Enderun sisteminin olmayışından kaynaklanıyor.Günümüz devlet idaresinde üniversite mezunu memurlar, belli bir çalışma süresinden sonra görevde yükselme sınavıyla bir üst göreve terfi ediyor.Ama mevzuatın müsait olduğu yıllarda (1975-1995) ortaokul ve lise mezunu memurlar (koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler, örneğinde olduğu gibi) kamu kurumlarına müdür olarak atanmışlardı.Bu az eğitimli müdürler günümüzde (%30) hala etkinliklerini devam ettirmektedirler.Sistem, bu müdürlerin yönettiği kurumlara yüksek lisans ve lisans mezunu memurları atamakta bir sakınca görmemektedir.Bu bir nevi aslanın kediye maskarası olmasına devlet eliyle göz yummak anlamına gelmektedir.


Yakın geçmişte, ilkokul mezunu bir milletvekili Bakan olmuştu.Lise mezunu bir hemşehrisini Genel Müdür yapmak isteyince, danışmanları olmaz demişler.
-Yahu, nasıl olmaz, adam lise mezunu..Daha ne olsun?
-Sayın Bakanım, Genel Müdürlük için en az Lisans mezunu olmak gerekiyor...
-Yahu, ben ilkokul mezunuyum ve Bakan oldum, Başbakanımız lise mezunu...Lise mezunu adam nasıl müdür olamaz? Bunu bana açıklayın...
-Efendim....mevzuat müsade etmiyor...
Mevzuatımıza göre Kaymakam olabilmek neredeyse imkansız gibi bir şey.Yaşınız tutacak, sınavı ve mülakatı kazanacaksınız, vs...Ama Vali olabilmek için hiç bir şart yok.İçişleri Bakanı istediği kişiyi üçlü kararname ile Vali atayabiliyor.Atanmış Vali, kendisinden daha üst seviyede eğitim görmüş, donanımlı Kayanakam'lara iş buyuruyor.
İlkokul mezunu bir milletvekili Bakan olunca, ne kadar Vali ve Kaymakam varsa karşısında el pençe divan duruyor.
Balığın kavağa çıkabilme ihtimali, yazı tura atıldığında madeni paranın dik durabilme ihtimali her zaman vardır. Ama bir piramitin dik durma ihtimalinin olması için onu sivri tarafından yere çakmak gerekir.
Kurtuluş savaşında en kaliteli insan kaynaklarını kaybeden yeni Yeni Türkiye Cumhuriyeti, seksen yılda çok mesafe kaydetti.Şimdide sosyolojik piramiti tepe taklak yere çakarak en kaliteli insan kaynaklarımızı nasıl çarçur ettiğimizi cümle aleme gösteriyor...
Nede olsa burası Türkiye..İçinde çıkamadığımız veya anlam veremediğimiz olaylara bakış açımız hep aynı...Burası Türkiye...Lise mezunu bir Başbakan, ilkokul mezunu bir Bakan gördü bu ülke! Daha ne olsun?...