(Yazıda geçen yer ve kişi adları gerçek değildir,kurgudur)
Gerçek annesi zannediyordu teyzesini.Annesini de teyzesi olarak biliyordu.Elif, on yaşına gelince, annesi kızının kendisine yabancılaştığını hissetti.Kızkardeşi olacak o kadın, kızını gerçek annesi gibi sahiplenmişti.Yaz tatili için gelen kızını Ankara’ya teyzesinin yanına göndermek istemiyordu.Kızını karşısına alarak gerçeği söyledi;
“Kızım, sana şimdiye kadar bilmediğin bir sırrı söyleyeceğim..”
“Hazine sandığının yerini mi söyleyeceksin?” diye espri yaptı Elif .
“Kızım, senin gerçek annen benim...”
“Teyze...espri yapmanın sırası değil..”
“Kızım espri yapmıyorum, sen doğduğunda, çalıştığım yerden izin alamadığım için sana bakması için teyzeni çağırdık.Teyzen seni alarak Ankara’ya götürdü.Sen konuşmaya başlayınca söyleyecektim annen olduğumu ama teyzen psikolojin bozulur diye söyletmedi.
“Sana inanmıyorum, çok kötü bir şaka olmalı bu.”
“Kızım, nüfus kağıdına baktın mı hiç..”
“Nüfus kağıdı mı? Hiç aklıma gelmedi..”

*
Gerçeği öğrendiğinde yıkılmıştı Elif.Annesinin tüm yalvarmalarına rağmen, evden kaçarak Ankara’ya teyzesinin yanına gitti.Teyzesi de yıllardır evli olduğu halde çocuğu olmuyordu.Elif’i bağrına bastı.Yerlerini bulmasınlar diye Ankara’dan kaçtılar, izlerini kaybettirdiler.
On beş yaşına geldiğinde, teyzesi vicdan azabına dayanamayıp Elif’i de ikna ederek annesinin yanına götürdü.Elif, gerçek annesine hiçbir zaman anne demedi.Hep uzak durdu.Üniversite sınavında, sırf teyzesinin yanında kalabilmek için Hacettepe’yi kazandı.Çok başarılı bir öğrenci olduğu halde, teyzesinin yanında daha fazla kalabilmek için okulu sekiz yılda bitirdi.Mezun olur olmaz Sosyal Çalışmacı olarak Aydın ceza infaz kurumuna ataması yapıldı.

Ceza infaz kurumunda kendisine bir oda tahsis edildi.Hacettepe mezunu olduğu halde çok mütevazi giyinirdi.Asla makyaj yapmaz, giyimine kuşamına dikkat eder, parfüm kullanmazdı.Cezaevi çalışanları kendisini köylü güzeli olarak görüyordu.Erkek arkadaşı veya sevgilisi de yoktu.Onun tek sevgilisi teyzesiydi.Aşka, sevgiye inanmazdı.Kadınsı duyguları alınmıştı sanki.Bahar gelince herkesin kanı kaynar, aşık olurken o odasında kitaplarıyla kendine ait girilmez bir mağara oluşturmuştu.Soru sorulmadıkça konuşmaz, odasından dışarı çıkmazdı.Ceza infaz kurumun bayan görevlileri şıklıkta ve güzel görünmede birbirleriyle yarışırlarken o cezaevine “pasaklı sally” gibi kot tulumuyla gelirdi.
*

Kimsenin girmeye cesaret edemediği Elif’in odasında, emekli müzik öğretmeni Hasan Hocanın bağlama çaldığını gören herkes çok şaşırmıştı.Milletin şaşkın bakışları altında her öğle arası Hasan Hoca, Elif’in odasına giderek türkü söylemeye başladı.
Bir gün, Murat öğretmen odasında otururken Sosyal Çalışmacı Elif kapıyı aralayarak;
“Müsait misiniz Hocam, gelebilir miyim” dedi.
“Tabi müsaitim, buyrun..”
Murat Hoca Elif’in odasına gelmesine şaşırmıştı.Ama belli etmedi.Belliki bir sıkıntısı vardı.
“Murat Hocam, size bir şey danışmak istiyorum”
“Yardımcı olmak isterim, buyrun...”
“Murat Hocam, bağlama hocası Hasan Bey var ya..”
“Evet..”
“Bana çıkma teklifi yaptı..”
“Allah, Allah..Hasan hoca mı size çıkma teklifi yaptı?”
“Ben babacan bir tavırla bu teklifi yaptığına mı inanayım yoksa teklifini kabul edeyim mi?”
“Elif Hanım, siz ne diyorsunuz? Teklifini kabul etmeyi mi düşünüyorsunuz?”
“Evet, teklifini kabul etmezsem intihar edeceğini söyledi.”
“Sizde inandınız mı?”
“Evet, tabi ki inandım, intihar etmemesi için onunla çıkacağım..”
“Elif Hanım, o ihtiyar domuz sizi kandırmış..Sizin zayıf noktanızı öğrenmiş..Sakın kabul etmeyin..”
“Yani, teklifini reddedeyim mi?Bir şey olmaz di mi?”
“Elif Hanım, esas reddetmezseniz size bir şey olmasından endişe ederim...”
“Çok teşekkür ederim...”
“Önemli değil, her zaman beklerim...”
*

Elif’te gözle görünür değişiklikler başlamıştı.Son moda dökümlü şık elbiseler giymeye başlamıştı.Saçlarına perma yaptırmış, makyajını dikkat çekecek kadar abartılı yapmaya başlamıştı.Kullandığı parfümün kokusu bütün idari katta sabahtan akşama her yeri dolduruyordu.Elif'in yirmi yedi yaşından sonra kadınlık duyguları gelişmeye başlamış, bakışları baygınlaşmıştı.
Murat öğretmen odasında otururken Elif kapıyı aralayarak;
“Müsait misiniz Hocam, gelebilir miyim” dedi.
“Tabi müsaitim, buyrun..”
“Hocam, ben Oğuzhan’la çıkıyorum..Belki biliyorsunuzdur..”
“Bilmiyorum ama tebrik ederim..”
“Hocam, Oğuzhan benimle evlenmek istiyor, ne yapayım?”
“Evlenmek istiyorsa niyeti ciddi olmalı, peki siz istiyor musunuz?”
“Ben evlenmeyi hiç düşünmedim.Yani içimde bir erkekle beraber olma duygusu hiç oluşmadı.Sırf Oğuzhan çok istiyor diye onunla evlenmeyi düşünüyorum...”
“Elif Hanım, ama insanlar üzülmesin diye kim isterse onunla evlenilmez ki..”
“Ama, benimle evlenmezsen kendimi denize atarım, diyor”
“Elif Hanım, Oğuzhan sizin zayıf noktanızı öğrenmiş, sizi bu evliliğe mecbur etmiş anlaşılan..”
“Ne yapayım..?
“Onu seviyorsanız, onunla evlenmek, yuva kurmak, çocuklarınızın olmasını istemek...Yani kendinizi bir aile oluşturmaya hazır hissediyorsanız teklifini kabul edin.Ama, Oğuzhan üzülmesin diyerek onunla evlenmeyin..
“Yani hala kararsızım..”
“Elif Hanım, ben evliyim ve bir çocuğum var, biliyorsunuz herhalde..”
“Evet, biliyorum..”
“Ben, evli olduğum halde sizi sevdiğimi söylesem...Benimle beraber olmazsanız kendimi denize atarım desem....Ne yaparsınız?”
“Tabiki sizinle beraber olurum...”
"Ama ben evliyim, belkide size yalan söyledim..."
"Ne bileyim, insanlar benim yüzümden üzülmesinler diye ne istiyorlarsa yapmaya çalışıyorum.."
"Ne yani, ben istiyorum diye benimle beraber mi olacaksın?"
"Niye olmasın, sen mutlu olduktan sonra benim ne istediğimin önemi var mı?
“........!??
"Elif Hanım, Psikolojik tedavi gördünüz mü?”
“Evet, teyzemden ayrıldığım için belli bir süre tedavi görmüştüm..
“Size, doktorunuza görünmenizi tavsiye ederim...”
“Teşekkürler Hocam, yarın doktora gideceğim..”
*

Murat öğretmenin etkili tavsiyelerine rağmen Oğuzhan, Elif’in peşini bırakmamış onu evliliğe razı etmişti.Evlilik arefesindeki Elif, Oğuzhan'la buluşmak üzere çarşıda gezerken Oğuzhan’ın arkadaşı Ufuk’la karşılaştı.Ufuk, Elif’i çay bahçesinde çay içmeye davet etti.Hiç bir teklife hayır diyemeyen Elif, Ufuk üzülmesin düşüncesiyle bu nazik çay davetini kabul etti.Elif’le Ufuk’u neşeli bir şekilde çay içerlerken gören Oğuzhan büyük bir kıskançlık içinde hışımla çay bahçesine daldı. “Sen, benim nişanlımla nasıl çay içersin” diyerek Ufuk’a bir tokat attı.Elif, bu hareketinden dolayı Oğuzhan’ı affetmedi.Nasıl olduysa bir hafta sonra Ufuk’la evleniverdi.Oğuzhan deliye dönmüştü.Tam bir yıl boyunca Oğuzhan çalıştığı odanın penceresinden Elif'in sabah-akşam cezaevine giriş çıkışlarını gözetler olmuştu.Cezaevi idaresi, bu evliliğin Oğuzhan’la Ufuk arasında istenmeyen olaylara sebebiyet vermemesi açısında Elif ile Ufuk’un tayinlerini Kütahya’ya yaptı.Oğuzhan, Elif’in bu ani evlenme restine karşılık verircesine bir kız bulup Elif'e inat evlendi.
*

Ufuk’la evlenen Elif, Kütahya’da göreve başlar başlamaz boşanma davası açtı.Şiddetli geçimsizlikten tek celsede boşandılar.Altı ay sonra Elif cezaevindeki bir mahkumla evlendi.İkili görüşmede Elif’in psikolojik olarak zayıf noktasını öğrenen uyanık bir mahkum, ona evlenme teklifi yaptı.Evlilik teklifini kabul etmez ise intihar edeceğini söyleyince Elif bu zokayı yutarak memuriyeten yasak olduğu halde mahkumla evlendi.Genel müdürlük tarafından Konya’ya sürgün edilen Elif, psikolojik sıkıntılarını aşamayınca ağır şizofreni tanısıyla Bakırköy akıl hastanesine kaldırıldı.Doktorlar Elif'in iyileşmesinin mümkün olmadığını, ömür boyu akıl hastanesinin yüksek güvenlikli bölümünde yatağa bağlı bir şekilde teskin edici ilaçlarla uyutularak tutulacağını, çalıştığı kuruma rapor ettiler.Devlet hastanesinden alınan çalışamaz raporuyla çalıştığı kurumdan malulen otuz beş yaşında emekli edildi.Akıl hastanesinde Elif'i, annesinden daha çok sevdiği teyzesi bakıyor...


Çevremizdeki bütün olumsuz olayların temelinde, anne sevgisinden mahrum kalmış, sevgiye aç, çöküntülü kişiliklerin dışavurumları yatmaktadır.Bize düşen, bu olaylardan ders almak olmalıdır.