(Yazıda geçen yer ve insan adları kurgudur)
Öğretmenlik yaptığı köye arabasıyla gidip geliyordu.Bir gün ilçe Sağlık Müdürlüğünden bir yetkili, Nuriye isimli bir Ebe’nin uygulama için görev yaptığı köye gideceğini, köyün dolmuşuna binmeye çekindiği için arabasıyla gelip gelemeyeceğini sordu.Arabasının müsait olduğunu, Ebe’yi getirip götürebileceğini söyledi.Zıraat Bankasının köşesinden sabah yedi buçukta almasını istedi yetkili..Ebeyi tanımadığını söyleyince,o seni ve arabanı biliyor, sen köşede dur, arabana binecek” dedi.

Sabah zorla çalıştırdığı arabasıyla Kızılay yurdunun köşesinde durdu.Hava çok soğuk olduğundan kaşkolu, beresiyle bir bayan arabanın arka kapısını açıp binerken;
-Günaydın, ben Nuriye,dedi.
-Günaydın, bende Hıdır...
-Kusura bakmayın, köy dolmuşunda çok sigara içiyorlar.O yüzden sizle gelmek istedim, size de zahmet veriyorum...
-Önemli değil, istediğiniz kadar benimle gelebilirsiniz,dedi.
Köye geldiler, Ebe’ye okulu uygulama istasyonu olarak kullanmak için müdür odasını tahsis etti.İlk gün Ebenin işlerinin çok yoğun olmasından dolayı konuşamadılar.İkinci gün öğle arası yemek yerken okulda kimse kalmamıştı.Ebe Kırşehir’liydi ve çok gençti.On sekizine basmadığı için maaşı babasının hesabına yatıyordu.Burası ilk görev yeriydi ve bir güvercin gibi ürkek ve çekingendi.Üçüncü gün aralarındaki soğukluk sona erdi.Oradan buradan konuşurlarken Ebe utangaç bir tavırla;
-Eşinizi memlekette mi bıraktınız,dedi.
-Ben evli değilim..
-Kusura bakmayın, sizi evli zanettim de..
-Saçlarımın beyazlaşması bizde aileden gelme, genetik yani..
-Olsun, beyaz saç size çok yakışmış, sizi çekici hale getirmiş...
-Yaşınız otuz olmalı...
-İyi tahmin ettin, otuz bir yaşındayım...
-.................
-Ben de sana sorayım o zaman, evli değilsin herhalde?
-Bende bekarım, hem yeni göreve başladım, sevgilimde yok,dedi.Sevgilim yok demesine şaşırmıştı, bu bir gizli davet miydi.Böyle düşündüğü için kendine kızdı.Ebe kendisine emanet edilmişti.Hem aralarında on üç yaş farkı vardı.
-Sevgilin var mı? Sorusuyla irkildi bir an.
-Benim mi? yok, benimde sevgilim yok ama daha önceleri birkaç kız arkadaşım oldu.
-..............

***
Aradan üç hafta geçmişti, Ebe’nin üç gün dediği köy uygulaması bitmek bilmiyordu.Ebenin işi uzatması işine de gelmiyor değildi.Hoşlanmaya başlamıştı Ebeden,
kanı kaynamış, ona karşı sevgi hisleri duymaya başlamıştı.Ebenin de ona karşı sıcak davranışları dikkatinden kaçmıyordu.El şakaları yapıyor, esprili sözler söylüyordu.
Aynı evde kaldığı diğer öğretmen arkadaşları bu yakınlaşmayı fark etmişler, ateşli sözlerle Ebe’nin kendisine abayı yaktığını, bu fırsatı kaçırmamasını söylüyorlardı.
-Hıdır bak, arabanda var, kızı şehre götür, orda biraz yedir, içir, gezdir.Bir daha bu fırsat eline geçmez.
-Ya, arkadaşlar üstüme gelmeyin, kız bana emanet.Nasıl böyle bir şey düşünebilirim.Yarın bugün görevi bitecek, herkes kendi yoluna gidecek.Hem ben kızdan on üç yaş büyüğüm, olmaz bu iş...
-Sen eski kafalısın oğlum, kız sana kesik ama sen ağır abi rolündesin, değiştir bu kafayı.
-.................
-Yahu ne adamsın, kızı al gezdir, tozdur.Kendine öyle bir bağla ki kız senin peşinden koşsun...
-Ben böyle bir adam değilim,
-Valla sen bilirsin, bizden söylemesi, dedi arkadaşları alaycı bir tavırla.
O gece sabaha kadar arkadaşlarının sözleri beynini kemirdi durdu.Evet, kızın yakın ilgisi aklını başından almıştı.Olur muydu bu iş.Evlenme fikri birden kafasında dank etti.Ama bunu Ebeye nasıl söyleyecekti.Hafta sonu Acısu mesire alanına pikniğe gittiler.Yemekten sonra çayırda top oynarken Ebede oyuna katıldı.Ebenin kendisine topu bilerek çarptırmasını, elleriyle iterek faul yapmasını, beraber çimenlerin üzerine düşmelerini, yuvarlanmalarını, kahkahalarını, ellerinin ve vücudunun sıcaklığını hissetmesini gün boyu aklından çıkaramadı.Evet, kız bana kesik, diye düşündü.Bir ara yalnız kaldıklarında Ebe’nin gözlerinden o kadar etkilendi ki oracıkta evlenme teklifi yapacaktı.
Akşam eve geldiklerinde arkadaşları;
-Oğlum, kız sana ne numaralar yaptı, anlamadın mı?
-Evet arkadaşlar haklısınız, yarın kendisine evlenme teklifi yapacağım...
-Neee!,deli misin sen? Sakın ha! Sen gerçekten geri kafalısın oğlum, kızlar evlenme lafını duyunca ürker oğlum, bunun yaşı çok küçük, korkutursun kızı...
-Ya ne yapayım?
-Oğlum al kızı götür şehre...Gezin,tozun, haytın tadını çıkartın.Yaşın gelmiş otuza ,ne yapacağını biz mi öğretelim sana..?
-Ya arkadaşlar, ben evlenmeden bir kızı gezdiremem, onu şehre götüremem.
-Valla sen bilirsin, biz karışmıyoruz, kızı elinden kaçıracaksın...
Ertesi gün Ebe’nin son günüydü.Köyden dönerken hem arabayı kullanıyor hem de Ebe’ye bir fırsatını bulup evlenme teklifi yapmayı düşünüyordu.Kendi kendine; “...Nuriye..bak..ben...yanlış anlama ama seni seviyorum....sende beni seviyorsan.....offfff..”aklından bin bir türlü evlenme teklifi geçiriyor ama hiç birini beğenmiyordu.
İlçeye gelmek üzereydiler, evlenme teklifini mutlaka yapmalıydı.Birden arabayı sağa çekti ve hiç düşünmeden;
-Nuriye! benimle evlenir misin? Diyebildi.
-........!
Kapının sert bir şekilde yüzüne kapanmasından Ebe’nin arabadan indiğini anladı.Kalbi çok hızlı çarpıyor, duracak gibi hissediyordu.Eksi yirmi derece soğukta kanter içinde kalmıştı.Olsun, en azından söyleyebilmişti.Durumu arkadaşlarına anlattı, güldüler haline.On yedisinde bir kız otuzundaki adamı acınacak hale getirmiş, sen aşık olmuşsun bu kıza diyerek kahkahayla güldüler.
Gece geç saatlerde telefonu çaldı.Arayan Ebeydi,
-Merhaba Hocam...
-Merhaba...
-Hocam, yanlış anlamadıysam siz bana evlenme teklifi mi ettiniz?
-Evet, dedi güçlükle..
-Nasıl olur, böyle bir şeyi nasıl düşünebilirsiniz?Ben sizi bir abi olarak görüyordum... Sizden böyle bir şey beklemezdim...
-Ama ben seni bir kardeş olarak görmüyorum,diyebildi.
-Görüşmeyelim Hocam bundan sonra..
-Olur, görüşmeyelim....
-.............
Kapanan telefondan gelen sinyal sesi kulaklarında çınladı uzun süre.
***
Ebeyle köye gidip gelmeye öylesine alışmıştı ki, ilk gün tek başına köye gitmek çok garip gelmişti.Kendini öksüz ve terkedilmiş gibi hissediyordu.Keşke arkadaşlarını dinleseydi, en azından arabada yoldaşlık yapıyor, cilveli davranışlarıyla hayatına renk katıyordu.
Aradan birkaç hafta geçmişti.Telefonu çaldı, arayan Ebeydi;
-Merhaba Hocam, nasılsınız?
-Sağol Nuriye, sen nasılsın?
-Hocam, memleketten babam geldi, sizinle tanışmak istiyor,müsait misiniz?
-Evet, müsaitim, ne zaman görüşelim?
Otantik kafede buluştular.Tipik bir Anadolu insanıydı babası.Havadan sudan konuştular akşama kadar.Babası birkaç gün daha kalacaktı ilçede.Akşam eve gidince arkadaşları;
-Oğlum bak hala anlamıyorsun, kız memleketten babasını senin için çağırmış olmalı, anla bunu artık.İş ciddi yani,ya adam kızımı veriyorum derse ne olacak? Evlenecek misin?
-Evet, evlenirim ama babası beni beğenmedi galiba...
-Nerden bildin?
-İkide bir kızının yaşının çok genç olduğundan bahsetti, ilk fırsatta memlekete tayin ettireceğini, torpil aradığını söyledi.Birde yaşınız kaç Hocam? Diye sordu.Bende yirmisekiz dedim...
-O ne dedi....
-Yirmi sekiz olabilirsiniz ama otuz beş gösteriyorsunuz, dedi.
-Sen ne cevap verdin?
-Bozuldum tabi ki,çok gücüme gitti..
-Valla biz ev arkadaşların olarak adamın seni beğenmemesine sevindik.Yoksa evlenip gidecektin...
***
Aradan birkaç ay geçmiş, Ebeden ses soluk çıkmamıştı.Arabayla köye tek başına gitmek eziyet halini almıştı.Keşke evlenme teklifi yapmasaydım diyerek kendi kendine kızıyordu.Akşam ilçeye döndüğünde arkadaşları alaycı bir tavırrla;
-Hocam, kaçırdın kızı elinden..
-Ne oldu? Hayırdır...
-Hocam, Ebenin tayini Kırşehir’e çıkmış, sen gelmeden önce ilişiğini kesti gitti...
-...............
-Sana da selamı var...
-Ne yani siz görüştünüz mü?
-Evet Hocam,Nuriye gitmeden önce telefon açtı bize.Ben gidiyorum, Hocama çok selam söyleyin, kendisi çok iyi bir insan.Kendisini de çok sevdim ama eski kafalı bir adamla evlenecek kadar değil,dedi.
-................
Yörük kızı Kırşehir'e dönünce biriyle tanıştı ve yıldırım aşkına tutularak evlendi.Aradan birkaç ay geçmeden boşandı.Boşanınca babasının evine taşındı.Kendilerini yeni kafalı zannedenler, sıkışınca eski kafalıların merhamet ve şefkat dolu koruyucu kanatlarının altına girmekten çekinmiyorlar.Ne olacak yeni kafalı işte..!