(Yazıda geçen yer ve insan isimleri kurgudur)
Her Cuma olduğu gibi ilçe Milli Eğitim Müdürlüğüne gitti. Köy okullarına gelen resmi yazıların konulduğu dolaptan belgeleri almak için merdivenleri koşar adım çıktı.Hükümet Konağı eski ve hantal bir bina olduğundan koskoca bir lobisi vardı.Sola döndü, gayri ihtiyari kapıların önünden geçe geçe köy dolaplarının bulunduğu bölüme doğru yürürken birden onu gördü.Onu gördüğü an çok kısa bir andı ve durmadı yürümeye devam etti.Ama aklı, beynine bir şimşek gibi kazınan o güzel yüz ifadesindeydi.İnce uzun bir endam, bele kadar inen ipeksi sarı saçlar, pürüzsüz ve çok güzel bir yüz, adeta bir melekti gördüğü...Bir daha görmek için koridorun sonundan geriye döndü.Duvarlarda asılı tabloların camlarındaki yansımayı kullanarak o güzel kıza bir daha baktı.Ama tam görememişti.Dikkat çekmemek için merdivenlerden indi, tekrar yukarı çıktı.Aynı kapının önünden bir daha geçti.Bu kez tüm cesaretini topladı, göz göze geldiği o güzel bayana bu kez daha dikkatli baktı.Ama o bunun farkına bile varmadı.Köy dolaplarının bulunduğu yere nasıl vardığını hatırlamıyordu bile.


Dolaptan aldığı evraka bakmadı .Aklı başka yerdeydi.Bu bayanla tanışmanın, kendini fark ettirmenin bir yolunu bulmalıydı.Aklına Ali Osman geldi, çarşıda esnaftı, o bilirdi bu kızın kimin nesi kimin fesi olduğunu.Ama ya evliyse!....evli olamayacak kadar gençti.Bu düşüncelerle Ali Osman’ın dükkanına geldi.
-Hayırlı işler, kolay gelsin...
-Ooo, Hocam...Hoş geldin..
-Hoşbulduk..
-Sana çay söyliyim mi?
-Benim çay içecek halim yok Ali Osman..
-Hayırdır, sende bir hal var..
-Nasıl söylesem bilmiyorum, beni yanlış anlamandan korkuyorum..
-Yav ,söyle ..ne oldu?
-Bak, sen beni bilirsin..Ben öyle gözü dışarıda, hovarda bir adam değilim...
-Seni bilmez miyiz Hocam, ayıp ettin yani, bir şey mi var?
-Hükümet Konağında...soldaki ikinci oda var ya...
-Eeee!....
-İşte, orda çalışan bir bayan var, ince, uzun boylu, sarı saçlı, yeşil gözlü...
-Eeeee!....
-İşte, o kızı soracaktım...evli mi, nişanlı mı, boşta mı?
-Hocam, o kızı biliyorum, hem bekar, hem de....
-Evet, hem de..?
-Dayımın kızı Hocam....
-Yaaa! Vallahi bilmiyordum, kusura bakma Ali Osman, kötü bir niyetim yok, sadece merak ettim...
-Hocam, hiç endişe etme, ben çok sevindim, istersen aracı olabilirim...
-Nasıl yani..? Bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim..
-Hocam, senden iyisini mi bulacak..Evi de var, arabası da var..
-Boş ver evini, arabasını, beni kabul eder mi acaba?
-Hocam, sen ne diyorsun? Balıklama atlar, dedim ya , senden iyisini mi bulacak?
-Tamam, Ali Osman, ne zaman tanıştıracaksın bizi?
-İstersen hemen bugün tanıştırayım sizi ama önce bazı şeyleri bilmen gerekiyor..
-Ne gibi? Olumsuz bir durum mu var? Kız daha önce evlenip boşanmış mı yoksa?
Yok yahu..Kız daha önce hiç evlenmedi, sevgilisi de yok..
-Eeee!.O zaman neyi bilmem gerekiyor?
-Hocam, kız sence kaç yaşındadır?
-Yaşı mı?, Taş çatlasın yirmisinde.. hadi bilemedim yirmi beşindedir...
-Hocam, bizim dayı kızı otuz sekiz yaşında...
-Yok canım!, aynı kızdan bahsetmiyoruz herhalde...
-Hocam, aynı kızdan bahsediyoruz...Herkes yaşını küçük zanneder, minyon tiplidir.Her akşam yüzüne gençlik kürü uygular, akşam görsen korkarsın yüzünden..salatalık, yoğurt ne varsa maske yapar, yüzüne sürer...
-Niye bu yaşına kadar beklemiş, bekar kalmış?
-Hocam, biz Çerkez’iz..Çerkezler ancak Çerkez soyundan gelen biriyle evlenebilir.Şimdiye kadar Çerkezlerden çok talibi oldu ama beğenmedi, bekar kalmayı tercih etti.Ama şimdi yaşı kırka geliyor, artık Çerkez diye tutturmuyor.Kim gelirse kabul edecek duruma geldi.Seni beğeneceğine yüzde yüz eminim...
-Vallahi Ali Osman, kusura bakma, sana inanıyorum ama yaşının otuz sekiz olduğuna inanasım gelmiyor, ben bir kere daha görmek istiyorum.
-Valla sen bilirsin..Ama yaş farkı o kadar çok değil.Sen otuz bir oda otuz sekiz yaşında.Arada yedi yaş fark var..
-Sen yedi yaş var diyorsun ama on yıl sonra o kırk sekiz yaşında bende otuz dokuz yaşında olucam.
-Eee, ne var bunda?
-Daha ne olsun, ben azgın teke dönemini yaşarken o menapoza girecek...Ben şimdi Hükümet Konağına gidiyorum, kıza tekrar bakmaya çalışacağım,sonra görüşürüz..
-Tamam Hocam, hayırlısı olsun..
-Ali Osman bak, sana bir şey diyecem, sakın bundan kimseye bahsetme, aramızda kalsın, tamam mı?
-Tamam Hocam, söz ..Aramızda kalacak...
-Haydi eyvallah..
On dakikalık hızlı bir yürüyüşten sonra Hükümet Konağına vardı.Heyecan içinde merdivenleri tırmanıp sola dönünce birden kızla göz göze geldi.Bakışları o kadar delici ve etkileyiciydi ki..Adeta, sende kimsin, bana nasıl talip olursun? Der gibi sorgulayıcı bakıyordu. Kollarını göğsünde hışımla kavuşturmuş, hesap sormaya hazırlanıyormuş gibi bir hali vardı.Aniden lobinin sağına dönerek koridordaki tamimleri ve duyuruları okuyormuş gibi yaparak yavaş yavaş ilerledi.Duvarlardaki panoların camlarındaki yansımalardan kıza bakmaya çalışıyordu.Elli metrelik koca koridoru bitirinceye kadar Çerkez kızı gözlerini bir an bile ondan ayırmadı.Merdivenlere ulaşınca da derin bir oh çekti.Aman Allah’ım ne büyük bir işkenceydi o bakışlar..
Meseleyi bir hafta sonra arkadaşlarından öğrendi.Bütün İlçeye, öğretmenin Çerkez kızıyla evleneceğini söylemiş hain Ali Osman(!). Daha dükkandan çıkar çıkmaz Çerkez kızını arayıp “ Derebucak’ın öğretmeni seni çok beğenmiş, görmeye geliyor” diyerek telefon açmış.Çerkez kızının öfkeli ve meraklı bakışları bu yüzdenmiş.
Memlekete tayin oluncaya kadar Çerkez kızının yürek hoplatan bakışlarıyla karşılaşmamak için ne İlçeye nede Hükümet Konağına bir daha adım atamadı.