Elif,Eğitim Fakültesi son sınıfta okuyordu.Sınıfındaki bütün erkek arkadaşları kendisine evlenme teklifinde bulunmuştu.Ama hiçbirine yüz vermedi.Güzeldi, alımlıydı ve çekiciydi.İstese bütün sınıfı peşinden koşturur, mecnuna çevirir, çöllere düşürürdü.Elif’in aklı fikri hocasındaydı, ona platonik bir aşkla bağlanmıştı.Fen Bilgisi öğretimi derslerine giriyordu Hocası.Adı Taci’ydi.Karadenizli, yakışıklı, olgun, efendi bir adamdı Taci.Ama Taci Hoca ile aralarında geçilmez bir bir engel vardı.Evliydi ve iki kızı vardı Taci’nin.Elif, Taci hocaya duyduğu karşılıksız aşkını kalbine gömmek üzereyken talih yüzüne gülüverdi.

Taci Hoca, aniden eşinden boşanarak ayrılıverdi.Elif, bütün dişiliğini kullanarak Taci Hocaya kendini fark ettirmeye karar verdi.Ders aralarında Taci’nin odasına gidiyor, parfümüyle, makyajıyla, kokusuyla ve cilveli davranışlarıyla etkilemeye çalışıyordu.Sınıf arkadaşları Elif’in hocasına olan ilgisini hoca-talebe ilişkisi içinde görüyor, aksini akıllarına bile getirmiyorlardı.
Okullar kapanmadan Taci Hoca ile Elif’in yıldırım nikahıyla evlendiğini duyan arkadaşları çok şaşırmıştı.Taci Hoca kırk beş, Elif ise yirmi bir yaşındaydı.İkisi arasındaki yirmi dört yaş fark vardı.Bütün okul, Elif’in kırk beş yaşında iki çocuklu bir hocayla evlenmesini konuşuyordu.Taci Hoca, eşinden boşandıktan sonra bunalıma girmiş ve Elif’le hoca-talebe sınırının dışına çıkarak nefsine yenik düşmüş olabilirdi.Kızcağızında bu zor durum karşısında evlenmekten başka çaresi kalmadığını söyleyenler bile vardı.Aslı astarı olmayanlar söylentiler yüzünden, bütün öğretmen ve öğrenciler Taci Hocaya nefret duymaya, Elif’e ise mağdur gözüyle bakmaya başladılar.

Elif’in ailesi bu evliliğe ilk başta karşı çıktılar ama Elif’in ısrarlı tutumu nedeniyle kabullenmek zorunda kaldılar.Bilinenin aksine Elif, hayalindeki insanla evlenmiş olmanın mutluluğu içinde aşk sarhoşuydu.Balayı için güneydeki turistik bir şehrin süit odasını tutmuştu Taci.Adettendir diyerek kucağında taşımıştı Elif’i balayı odasına kadar.Elif, rüyada gibi hissediyordu kendini.Yüzgörümlüğü taktıktan sonra halvet olmaya karar verdi Taci.Bir an önce muradına ermek istiyordu.Ama Elif’in aklı fikri oda servisinde ve otelin deniz manzaralı terasındaydı.Taci’nin aklından geçenleri bilmiyordu.
“Haydi ne duruyorsun, üstündekileri çıkarmayacak mısın?” sesiyle irkildi bir an Elif.Şaşırmıştı.
“Üstümdekileri mi?, Niye çıkarıyorum?”
“Elif, dalga mı geçiyorsun? Gerdeğe girmeyecek miyiz?”
“Gerdek mi? Ne gerdeği?”
“Bana numara mı yapıyorsun Elif? Karı koca olmamız için gerdeğe girmemiz gerekmiyor mu?”
“Evlenince karı-koca olduk ya!..”
“Sen saf mısın, yoksa beni aptal mı sanıyorsun?”
“O iş olmadan karı koca olamıyor muyuz?”
“Olmaz, evliliğin başlangıcı budur..”
“Çocukken annemle babam beraber oluyorlar diye onlara çok kızardım.O günden bu yana onlardan nefret ediyorum, böyle iğrenç bir şeyi benden nasıl istersin?”
“Ne yani! Sana elimi süremeyecek miyim?”
“Aklına bile getirme, elini kırarım...”
“.....!?? Aman Allah’ım...Delinin biriyle evlenmişim..”
Taci Hoca, öfkesine ve heyecanına hakim olmaya çalıştı.Elif’in üstüne gitmedi.Ama bütün heyecanı, morali tepetaklak olmuştu.Kırkından sonra yeni bir aşk, yeni bir evlilik ve hayata yeni bir başlangıç yapmak istemişti.Balayına çıkarlarken, arkadaşları Taci Hocaya gıpta ile bakmışlar “Ne kadar şanslı bir adam, keşke onun yerinde biz olsaydık” kıskançlığını gözlerinden okumuştu.Taci Hoca, balayı dönüşü arkadaşlarının yüzüne nasıl bakacağının telaşına düşmüştü.Bu mesele mutlaka duyulurdu ve okuldaki itibarı sıfıra inerdi.Balayı başlamadığına göre otelde yapacak işleri kalmamıştı.Büyük finali eve döndükten sonrada yaşayabilirdi.

*
Ertesi gün balayını yarıda kesip evlerine döndüler.İkisinin de ağzını bıçak açmıyordu.Küs gibiydiler.Elif, sanki kabahat kendisinde değilmiş gibi Taci’nin balayını yarıda kesmesine çok sinir olmuştu.Dört dörtlük bir balayı planı yapmıştı.Tarihi ve turistik yerleri gezecekler, yat turu yapacaklar ve bol bol fotoğraf çekilip dönüşte arkadaşlarına hava atacaktı.
Elif, eve geldiğinde iki tane kız gördü.Şaşkınlık içinde;
“Sizde kimsiniz? Benim evimde ne işiniz var?”
“Biz, Taci Hocanın kızlarıyız..”
Elif, evlilik telaşıyla Taci’nin yetişikin kızları olduğunu aklına bile getirmemişti.Bu durum Taci Hoca’nın da işine gelmişti.Kızların varlığı, bu cazip evliliği engelleyebilirdi.Düğün gününe kadar kızlar ortalıkta görünmeyişi bu yüzdendi...
Hayatın gerçekleri Elif’in yüzüne bir tokat gibi inmeye başlamıştı.Kendini kaybedip bağırmaya başladı;
“Defolun evimden! Sizi bir daha burada görmek istemiyorum...Taciii! Bana bu kadar büyük kızların olduğunu söylememiştin, kandırdın beni...Defolun..İstemiyorum sizi..”
*

Taci Hoca ile Elif’in evliliği mutluluk değil büyük bir aile faciasına yol açtı.Taci ile Elif’in evliliği resmiyetten öteye geçemedi.Taci Hoca, yıllardır görev yaptığı üniversiteye utancından dolayı bir daha dönemedi.Emeklilik dilekçesi verip, babasının Karadeniz kıyısındaki köyüne yerleşip balıkçılık yapmaya başladı.Diveneliğinden insan içine çıkmıyor, külüstür takasında saçı sakalı birbirine karışmış mecnunvari bir yalnızlığa kendini mahkum ediyordu.Kızları ise babalarını terk edip annelerinin evine taşındılar.Soranlara "Babamız öldü,Allah rahmet eylesin" diyorlarmış.
Elif, okuldan ayrılıp köydeki ailesinin yanına döndü.Köy yerinde dedikodular alıp başını gidince Elif ve ailesi köyü terk edip şehre taşındılar.Babası Elif’i, tuğla fabrikasında çalışan dul bir işçiyle zorla evlendirdi.Bir hafta sonra Elif’in evden kaçtığı haberi geldi.Bir daha da kendisinden haber alınamadı.
******
Hayat böyledir.Baharda erken çiçek açan erik ağacı bir gelin gibi göz alıcı olsada, gece ayazına dayanamayıp ertesi gün viraneye döner.Kelebeklerin ömrü sadece bir gündür.Geriye sadece "Baki kalan bu kubbede hoş bir seda" kalıyor....

Görüntülenme Sayısı:173