MÜZİK DERSİNDE KÜRTÇE MANİ
Doksanlı yılların sonuna doğru Nihat’ın ataması Sarıkamış’ın bir dağ köyüne çıkmıştı.Eğitim Fakültesinden yeni mezun olmuş çiçeği burnunda bir sınıf öğretmeniydi.Teorik olarak sınıf öğretmenliği ile ilgili olarak her şeyi biliyordu.Bütün bilgiler aklında ve yanında getirdiği staj dosyasındaydı.Okulda tek öğretmendi.Kendisinden önce bu dağ köyüne üç yıl boyunca öğretmen uğramamıştı.Okulda beş sınıfa ait öğrenci vardı.Tek başına birleştirilmiş sınıf öğretmenliği yapacaktı.
Okulların açıldığı ilk gün öğrencileri okul bahçesine topladı.İstiklal marşımızı ve andımızı okutup derse başlamayı düşünüyordu.Ama bayrak direğinde bayrağın ipe geçirilmiş yırtık kenarından başka bir şey kalmamıştı.Öğrencilerden aklı başında olanlardan köyü dolaşıp bayrak bulmalarını istedi.On dakika sonra bir bayrak bulundu ama o kadar buruşmuştu ki...Ütülemek için ütüyü bırakın köyde elektrik dahi yoktu.Köyün ana trafosu patladığından iki haftadır elektrikler kesikti. Buruşmuş bayrağı direkte sallanan ipe topluiğne ile sabitledi.
Rahat, hazır ol komutlarından sonra öğrenciler hep bir ağızdan İstiklal marşı okumaya çalıştılar.Çalıştılar, çünkü bir garip okuyorlardı..
“Korkmada sönmez bu şafaaaak,
lardada yüzen al sancak....” Hemen müdahale etti.
“Çocuklar, durun bir dakika..yanlış okuyorsunuz..”
“......!??”
“Çocuklar, İstiklal marşımız böyle okunmaz ki.Size, böyle okumayı kim öğretti?”
“.....!??”
“Ömer, söyle bakalım, İstiklal marşını nasıl öğrendiniz?”
“Örtmenim, sizden önce örtmenimiz yokti. İbo abim öğretti..
İbrahim beşinci sınıfa giden bir çocuktu.İki yıl boyunca köye öğretmen gelmeyince çocukların başına geçmiş yapabildiği kadar onlara öğretmenlik yapmaya çalışmış.İstiklal marşını da aslına uygun söyleyemeyince yöresel ağızla okumaya devam etmişlerdi.
Nihat öğretmen, iki hafta boyunca her sabah İstiklal marşını özgün haliyle okuyarak çocuklarda alışkanlık yapmış olan söyleme biçimini az da olsa değiştirebilmişti.
Bu yanlış okuma biçimini değiştirmek için her dersin başında ve özellikle müzik dersinde İstiklal marşı okutuyordu.
Müzik dersinde İstiklal marşını dikte ettirmekte zorlanmaya başlamıştı. Çocuklarda motivasyon eksikliği vardı. Bunun üstesinden gelmeliydi.Dersi biraz tek düzelikten kurtarmaya karar verdi.
“Çocuklar, size bugün yeni türkü öğreteceğim.Öğrenmek ister misiniz?”
“İsteriiizz...”
“Ben önce tahtaya türküyü yazacağım, siz tahtadan defterlerinize geçirin, tamam mı?”
“Tamam, örtmeniiim..”
İzmir’in kavakları,
Dökülür yaprakları...
Birinci ders İzmir’in kavakları türküsünü öğretmeye çalıştı çocuklara.Ama hiç kimse söylemek istemiyordu.İlk söyleyen olmak istemiyor ve utanıyorlardı.Aklına bir fikir geldi.
“Çocuklar, sizin en sevdiğiniz türkü hangisi?”
“Hal halo hasiye örtmenim...”
“Bana öğretir misiniz?”
“Öğretirik örtmenim..”
“Haydi siz söyleyin, bende öğrenmeye çalışayım”
Hep bir ağızdan söylemeye başladılar:
“Hal halo hasiye,
Hasi kırne taksiye,
taksi birne çarşıye
Orta birne mersiye”
“Çocuklar, ben bu türküyü anlamadım.Mani gibi bir şey bu.Bu türkünün anlamı nedir?
“Örtmenim, gelin gaynatasına gızmiş, gaynatasını çarşiye götirmiş, bir kilo balığa değişmiş..”
Nihat öğretmen, çocukları bam telinden yakalamıştı.Bir yıl içinde hem İstiklal marşını hem de ona yakın türkü ve marşı onlara öğretmeyi başarmıştı.Ama kendiside ona yakın kürtçe türkü ve mani öğrenmişti.
*
Nihat öğretmen okuldan eve geldiğinde yattığı yeri beğenecek kadar yorulmuştu.Bir şeyler atıştırıp televizyonun karşısına geçti.Kumandayla zap yaparken bir haber dikkati çekti.
“Çözüm süreci kapsamında akil insanlar heyeti Doğu Anadolu Bölgesinde halkla buluştu.Yöre halkıyla halay çeken ve çiğ köfte yiyen heyet üyeleri Türkçe ve Kürtçe türküler söyleyerek halkın duygularını paylaştı”
Nihat öğretmenin gözleri doldu. Yıllar önce Sarıkamış’ta öğrendiği Kürtçe türküyü mırıldandı..
“Hal halo hasiye,
Hasi kırne taksiye,
taksi birne çarşıye
Orta birne mersiye”
Sanki telepatik bir güç devreye girmişti. Nihat öğretmen bu kürtçe türküyü mırıldanırken, yıllar önce görev yaptığı Sarıkamış’ın dağ köyünde, kocaman adam olmuş öğrencilerinin, İzmir’in kavakları türküsünü mırıldandıklarını hissediyordu.
“İzmir’iin kaavaklarııı,
Dökülür yapraaaklaaarıı...”
Görüntülenme Sayısı:97