KÜPTEN SIZANLAR
     MUTLAK ADALET VAR MIDIR?
     KÜTÜPHANE MÜDİRESİ
     YORUM SAYFASI
     LOJMAN DEDİKODULARI
     RENKLERE ALDANMAYIN
     YÖRÜK KIZI
     ÇERKEZ KIZI
     BEKARLIK SULTANLIK MI?
     KADER MAHKUMU
     24 KASIM ANISI
     GÖÇMEN KIZI
     ARAP KIZI CEMİLE
     EVLENEMEMEK, İŞTE BÜTÜN MESELE BU!
     UŞAKLI LAWRENCE
     EFE KIZI
     DUVARDAKİ DELİĞİN HİKAYESİ
     657 DMK HİKAYESİ
     AMAZONLAR ARASINDA
     NE İŞİN VAR ÜRGÜP'TE?
     SONDAN BİRİNCİ!
     SÜRGÜN
     YAZI TURA ATTIM,PARA DİK GELDİ...
     AMELE
     YOKUŞ YUKARI KARPUZ GİTMEZ
     SU TESTİSİ SU YOLUNDA KIRILIR
     HAL HALO HASİYE...
     BOYNUZ KULAĞI GEÇMELİ Mİ?
     OKEY BİLMEYEN ÖĞRETMEN
     ŞİZOFREN AŞK
     İŞÇİNİN AŞKI
     SINIF ÖĞRETMENİ
     HOCA NASRETTİN
     BAŞLAMADAN BİTEN EVLİLİK
     BEYAZ
     BAŞÖĞRETMEN NECMİ YENER
     ŞOFÖR
     İLM-Ü SİYASET
     EVLİLİĞİN ANAHTARI
     HAYAT KIRKINSAN SONRA BAŞLAR
     KRAL BERBERİ
     HELGA'NIN İFTAR YEMEĞİ
     SARIKAMIŞ'TA RAMAZAN
     MAPUSANE ÖĞRETMENİ
     KUŞAK FARKI
     EV YAPARSIN TUĞLADAN...
     13 GÜNDE TÜRKİYE TURU
     BİR GARİP ÖĞRETMENLER GÜNÜ
     SARIKAMIŞ'TA ÖĞRETMEN OLMAK
     KADERİ BİR FAY HATTI
     CEYLAN GÖZLÜM
     DENETİMLİ SERBESTLİK ÖĞRETMENLİĞİ
     KARŞIYAKA ÇARŞI
     FETHİYE ÖLÜDENİZ, ÖLÜMÜNE GEZERİZ
     OKUMA YAZMA BİLENLE BİLMEYEN
     CEZAEVİ ÖĞRETMENİNİN EK DERS ÜCRETİ
     SEVGİLİ DEĞİL ARKADAŞIZ
     ÖĞRETMEN VE MEDDAH
     BİR ÖĞRETMENİN CEZAEVİ GÜNLÜĞÜ
     CEZAEVİ ÖĞRETMENİ VE PSİKOLOG
     DOĞRUCU DAVUT
     YENGEÇ
     İŞYERİ TACİZİ VEYA MOBBİNG
     HIRS VE İKBAL
     MEB DIŞI ÖĞRETMENLİK
     MEMURUN FABRİKA AYARLARI
     AYRILSAKTA MUTLUYUZ
     SANDIKLI KESSÖĞÜT KANYONU
     GAP TURU
     İLK TENEFFÜS İLK ÇAY
     SARIKAMIŞ'TA KURBAN BAYRAMI
     DUVAR YAZISI
     SUYU BOŞA AKITMAK
     MAHKUM ÖĞRETMENLER
     ÖĞRETMEN OLMAK İSTİYORUM
     ELİNİ KORKAK ALIŞTIRMA
     CEZAEVİNDE YÜZME DERSİ(!)
     İDARECİ
     YA BEN, YA ANNEN!
     GÖZYAŞINI İÇİNE AKITMAK
     DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
     AL VOLTANI GİT BURADAN
     GÖNÜLLÜ SÜRGÜNLER
     BEN OLSAM
     KADINA ŞİDDET
     ADİL MİYİZ?
     CEZAEVİ ÖĞRETMENLİĞİ NEDİR?
     BİR TEPSİ BAKLAVA, BİR TENEKE PEYNİR
     BEDELİ ÖDENMİŞTİR!
     UZMANINDAN KAPKAÇ DERSİ
     UZUN UZUN KAMIŞLAR...
     FOTOĞRAF GALERİSİ
     DELİ AKAY
     => KEFEN PARASI
     ÖLÜMLÜK DİRİMLİK
     NASİPSİZ
     ERCİYES'TE BOZULAN ARABA
     KART HOROZ
     KIRIKÇI


Hikaye, anı, gezi ve deneme yazılarım, resim ve fotoğraflar izin alınmadan kullanılamaz, iktibas edilemez, kopyalanamaz.Aksi takdirde yürürlükteki telif hakları yasası gereğince yasal haklarım saklıdır.copyright(c)


MUĞULBEYLİ - DELİ AKAY


                                                          DELİ AKAY

        “Dokunmayın benim Paşama!” Diyerek kucağına aldı Akay'ı annesi.Bir yandan çocuğunun gözyaşlarını silerken, bir yandan komşusuna veryansın ediyordu...
        -Elleriniz kırılsın emi!Nolmuş yani oğlum kızının saçını çektiyse.Paşama kimse dokunamaz.Ben onu bir büyüteyim, siz o zaman görürsünüz.Bütün kızlar paşama bayılacak, paşam kızların gönlünü yakacak...Paşam çok yakışıklı olacak, herkes kızını vermek için yarışacak...
         Annesinin çok şımarttığı Akay, okulda da haylazdı.Akayın öğretmeni annesini okula çağırmış ve “Akay'da okul okuyacak göz yok.İşi gücü haylazlıkta.Siz bunu en iyisi demirciye çırak verin” deyince kadın çılgına dönmüş ve ağzına geleni söylemişti;
        -Hoca, hoca..! Paşama nasıl laf edersin? O büyüyecek ve köyün en zengin kızıyla evlenecek, ağa olacak.Banada bakacak..Demirciymiş...Sen kendi oğlunu gönder demirciye...diyerek Akay'ı okuldan alıp götürmüştü.
         Anası tütün tarlasında amelelik yaparak geçimini sağlayan fakir bir kadın olmasına rağmen Akay'ı hiç çalıştırmadı.Köy kahvesinde bayramlık elbiseleriyle ağa oğluymuş gibi oturması, cigarasını tüttürerek caka satması anasının çok hoşuna gidiyordu.Anası oğluna en güzel takım elbiselerini, iskarpinleri alır, cebinede bol harçlık koyarak paşa gibi gezmesini sağlardı.Nede olsa anasının paşasıydı Akay...
                                                                *****
         “Taşıma su ile değirmen dönmez” demiş atalarımız.Analık bir yere kadar olur.Aylar, yıllar derken Akay askere gidip gelmiş, anası felç olmuş ve yatalak kalmıştı.Akay askerden dönmüştü dönmesine ama meslek yok, iş tutmasını bilmez, cep delik cepken delik.Anası oğluna o kadar düşkündü ki, konuşamadığı halde göz işaretiyle yıllar yılı tütün ameliliğinden kıt kanaat biriktirip sakladığı altınların yerini gösteriverdi.İstiyorduki oğlu, altınları bozdursun ve anasını en iyi hastanelere götürüp iyileştirsin.Altınları alan Akay anasını hastaneye götürmedi.Şehre gidip son moda kıyafetler satın aldı.Sakalına şekil verdi, saçına biryantin sürüp, fiyakalı bir güneş gözlüğü takınca kasabanın en züppe yeni yetme gençlerinden biri oluverdi.
                                                               *****
          Kasabanın sağlık ocağına bekar, genç ve güzel bir bayan doktorun atandığını, üstelik sağlık ocağının lojmanına yerleştiğini duyan Akay, hasta numarası yaparak hergün muayeneye gitmeye başladı.Düzgün konuşması, boyu, posu ve yakışıklılığı ile genç doktorun ilgisini çekmeyi başarmıştı Akay.Genç doktora kendisini kasabanın ileri gelen sakinlerinden biri olarak tanıtmış, uçsuz bucaksız tütün tarlalarından, zeytin bahçelerinden hesabını bilemediği kadar gelirinin olduğuna kadar bir sürü yalana inandırmıştı.Hasta annesinin altınlarını bozdurup bozdurup harcıyor, son model arabalarla doktor hanımı gezdirerek aklını başından alıyordu.Doktor Hanım, ailesini arayarak bir talibinin olduğunu söyledi ve kasabaya gelmelerini istedi.Doktor Hanımın babası Arif Efendi, gün görmüş tecrübeli bir adamdı.Yıllarca nüfus müdürlüğü yapmıştı.İnsan sarrafıydı.
Kasabaya geldiklerinde hemen soruşturmaya başladı.Karşısına çıkan ilk bakkala girip sordu.
       “Hayırlı işler olsun”
      “Buyrun hoşgeldiniz..”
      “Nüfus müdürlüğünden bir tahkikat için geldim, görevim gizlidir.Birini sormak istiyorum.Adı Akay, tanır mısınız?”
       “Tanırım , bizim mahallenin bir baltaya sap olmayan haylaz çocuğudur..”
       “Neyin nesidir, kimin fesidir, işi gücü var mı, hangi üniversiteyi bitirmiş?”
       “Beyim, ne üniversitesi? İlkokul üçten terk, okuma yazma bile bilmez, askerde öğretmeye kalkmışlar, öğrenememiş...”
       Arif Efendi duyduklarına inanamamış olmanın şakınlığı ile yüzü gözü mosmor olmuştu.Bakkal anlatmaya devam etti;
       “Bunun bir anası var, yatalak.Parasını sakladığı yerden bulup ele geçirmiş.Anasına bakacağına sabah akşam meyhaneye gidip kafayı çekiyor, şehirdeki kadınlarla kızlarla geziyor.Yetmezmiş gibi kasabamıza yeni atanan bayan doktoru ayartmış, nişanlanacağını ilan etti.Anası babası gelecekmiş bugünlerde, yazık doktorada yazık, anasına babasınada yazık.Ben görsem babasını ikaz ederdim ama Akay duyarsa dükkanımı başıma yıkar.Aman benden duymuş olmayın...”
         “.....!!??”
                                                         ***********
        Arif Efendi, kocaman bir kamyonla sağlık ocağı lojmanına geldi.Doktor kızının soru sormasına bile fırsat vermeden apar topar bir saatte eşyaları yükleyip kimsenin haberi olmadan kızınıda alarak kasabayı terketti.Kasabalı ertersi gün muayaene olmaya gelince öğrendi doktorun tayininin çıktığını.Her akşam lojmana gelip doktorla buluşan Akay'a bu sefer kapıyı açan kimse olmadı.Saatlerce kapıyı yumruklayıp doktora seslenen Akay delirmişti.Lojmanın bütün camlarını hırsından kırdı.Bir kaç arkadaşı gelip Doktor Hanımın memleketine tayin olduğunu söylemelerine rağmen onlara inanmadı.Günlerce içip içip lojman kapısında sabahladı.Bir sabah muayeneye gelen kasabalı Akay'ı lojman kapısında kendinden geçmiş bir halde buldular.Üzerine pislemiş, kokmuş ve kör kütük sızmıştı.Bir el arabasına bindirip evine götürdüler.Hasta anasının yanına yatırdılar.Bakımsızlıktan önce anası öldü.Hiç evden dışarı çıkmayan Akay, yemeden içmeden kesilmiş, konuşamaz hale gelmişti.Bir kaç ay sonra soğuktan ve açlıktan evinde ölü bulundu.
        Kasabada dolanırken ne zaman Akay'ın evinin bulunduğu sokağa yolum düşse içim sızlar.Çatısı çökmüş, duvarları yıkık, içini yabani incir ağaçlarının doldurduğu virane evlerini görüdüğümde anasının sesini duyar gibi oluyorum.
       “Akay'ım benim, paşam...O büyüyecek ve köyün en zengin kızıyla evlenecek, ağa olacak.Buraya apartıman dikecek,banada bakacak...”
       Akay, eski evlerini yıkıp apartıman dikememişti ama anasının ocağına incir dikmeyi başarabilmişti(!)

 
ZİYARETÇİ SAYISI 21 ziyaretçi (58 klik) kişi burdaydı!

KÜPTEN SIZANLAR
"Küp içinde ne varsa dışarı onu sızdırırmış" derler ya, mesai arkadaşlarım odama geldiklerinde onlara anlattığım anılarımı dinleye dinleye ezberleyen Yenal Beyin "Odana her gelişimizde kafamızı ütülüyorsun, bunları yazıya dök, hem kalıcı olur, hemde bizde dinlemekten kurtuluruz.." tavsiyesi üzerine küpten taşanları kaleme aldığım yazılarımı sizlerle paylaşmak istedim.Durum bundan ibarettir..İşte o kadar..

MUĞULBEYLİ KİMDİR?
Muğulbeyin otağını kurduğu ve ismini verdiği Menteşe'de doğdum.İlkokulu Menteşe'de, orta öğrenimimi İzmir'de tamamladım.Sınıf öğretmenliği mezunuyum ama Resim-iş öğretmenliği, İş Eğitimi öğretmenliği, Birleştirilmiş Sınıf Öğretmenliği, Cezaevi öğretmenliği, Denetimli Serbestlik Öğretmenliği olmak üzere en lakasız yetişkin Eğitimi Öğretmenliklerinde görev yaptım ve yapıyorum.Güzel yurdumun batısında, doğusunda, kuzeyinde, güneyinde görev yaptım.Yurt içi ve dışı gezilere bayılırım.En büyük hayalim, çekme karavanla Türkiye turu yapmak.Hayalperest, vurdumduymaz, sessizliği ve sakinliği seven bir yapım var.Hiç bir iddiam yok, öylesine yazıyorum.Demişler ya "Hayat kırkından sonra başlar" diye.Benim felsefem "Kırkından sonra ya azarsın, yada yazarsın" felsefesidir. Ben ikincisini tercih ettim...

NELERİ YAZARIM?
Yazılarım, öğretmenlik mesleğimin gerektirdiği insan ve sosyal çevresiyle ilgili gözlemlerimden oluşmaktadır.Yazılarım yaşanmış olayların kurgulanarak betimlenmiş, birebir yansıtılmış, birazda hayali diyalogların serpiştirildiği hikayeciklerden oluşmaktadır.
Benimle ilgili, gördüklerim, yaşadıklarım, izlediklerim, dikkatimi çeken olayları bilinçaltıma atar, demlenmesini bekler, köpürüp taşıncada yazıya dökerim.

YORUM SAYFASI
Yorumlarınızı, sayfanın sağ tarafında, üstten üçüncü sırada yer alan YORUM SAYFASI bölümüne tıklayarak yazabilirsiniz.



YASAL UYARI
Hikaye, anı, gezi ve deneme yazılarım, resim ve fotoğraflar izin alınmadan kullanılamaz, iktibas edilemez, kopyalanamaz.Aksi takdirde yürürlükteki telif hakları yasası gereğince yasal haklarım saklıdır.copyright(c)
Küp içinde ne varsa dışarı onu sızdırır.. Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol