EDİRNE’DEN KARS’A...
Nihat yatılı bir bölge okulunda öğretmendi.Okulun pansiyonunda kalıyordu.Oda arkadaşı Hasan Tarih öğretmeniydi.Aşık olduğu kız ona yüz vermemiş ve depresyona girmişti.Kendisine zarar vermesinden korkuyordu. Durumu Müdür yardımcısı Ali Bey’e anlattı.Ali Bey, bu gibi durumlarda “çivi, çiviyi söker” atasözünü hatırlatarak, Hasan öğretmeni alarak beraberce birkaç günlük bir gezi yapmanın faydalı olacağını söyledi.Hasan Tarih öğretmeni olduğundan, Edirne’yi gezmenin mesleki açıdan daha iyi olacağına karar verildi.
Sabah erken saatte yola çıktılar.Öğleye doğru Edirne’ye vardılar.Öğle yemeği için Ali Bey’in Edirne’de görevli kız kardeşinin evine gittiler.Kızkardeşi’de öğretmendi ve çok güzel yemekler hazırlamıştı.Yemekten sonra kahveler içilirken, söz dönüp dolaşıp evlilik konusuna geldi.Ali Bey;
-Ayşe, bizim bu Hocalar bekar, bunlara buradan evlenecek öğretmen bulsana, diye takıldı.Kız kardeşi sanki bu soruyu bekliyormuş gibi;
-Bizim okulda tam bu Hocalarıma göre iki bekar öğretmen var, isterseniz hemen arayayım gelsinler, dedi
-Tamam o zaman, ara kızları, müsaitse gelsinler...Bunları bir tanıştıralım, bakalım birbirlerini beğenecekler mi?
Nihat’la Hasan birbirlerine baktılar, herhalde bu bir şaka olmalıydı.Ciddiye almaya değmezdi.Nihat alaycı bir şekilde;
Ayşe Hocam, iki tane yetmez, varsa başka öğretmen onlarla da görüşelim, belki beğenmeyiz, dedi.
-Beğenirsiniz, beğenirsiniz... Ben sizi buradan evlendirip de göndereceğim...
-............!?
*
Edirne’nin tarihi mekanlarını gezdikten sonra akşama doğru Ali Bey’in kız kardeşinin evine geldiler.Masada çok güzel bir akşam yemeği vardı.
-Niye bu kadar zahmet ettiniz Ayşe Hocam, dedi Nihat.
-Ne zahmeti! Yemekleri ben yapmadım ki, kızlar yaptı...Bu sırada mutfaktan çıkan iki bayan “hoş geldiniz” dedi.Nihat’la Hasan şaşkınlık içinde “Hoş bulduk” diyebildiler.Ev sahibi Ayşe Hanım;
-Beyler!, bu Melike, buda Sevim.Kızlar!, bu Nihat, buda Hasan...Eee, haydi ne duruyorsunuz buyurun yemeğe...
Yemekler neşe içinde geçti.Ayşe durmadan espri yapıyor, samimiyeti artırmaya çalışıyordu.Yemekten sonra Ayşe Nihat’ı bir köşeye çekerek;
-Nihat, Melike’yi beğendiysen sizi yan odaya alayım, orda görüşürsünüz..
-Ayşe Hocam, biz buraya Hasan için gelmiştik, onu görüştürseniz..
-Hasan’ı Sevim’le görüştüreceğiz, ayarladık biz her şeyi.Sen merak etme..
-Ayşe Hocam, biraz acele olmadı mı? Biraz düşünsem, yani birden bire..
-Düşünecek ne var? Melike ile görüşeceksiniz, anlaşırsanız bundan sonrası size kalmış.Hazır kızlar buraya kadar gelmişken bu fırsatı kaçırma..
-Tamam, siz bilirsiniz..

*
-Ben Manisa’lıyım, siz nerelisiniz?
-Ben Muğla’lıyım dedi Nihat.
-Türkçe öğretmeniyim, sizin branşınız nedir?
-Ben sınıf öğretmeniyim, dedi Nihat.
Nihat, Melike’yi beğenmişti ama aklında evlilik fikri yoktu.Görüşme çok neşeli geçti.Sanki kırk yıllık iki arkadaş gibiydiler.
-Memleketlerimiz birbirine yakın, dedi Melike.
-Evet, çok yakın.
-Beni istemeye kolayca gelebilirsiniz o zaman...
-İstemek mi...Ne istemesi? .seni mi isteyeceğiz..?
-Sen buraya benimle evlenme amacıyla tanışmaya gelmedin mi? Beni beğendiysen ailemden beni isteyebilirsin...
-Tamam, ne zaman gelicez..?
-Haftaya Salı günü gelebilirsiniz...
-Nasıl yani..Bu kadar çabuk mu?
-Beni beğenmedin mi yoksa..
-Beğendim tabi ki..ama..
-O zaman süreci niye uzatıyoruz, haftaya gelin beni isteyin...
*


Nihat akşama doğru annesi ve babasıyla birlikte Manisa’ya geldi.Melike’nin abisi kent girişinde onları bekliyordu.Melike’nin evleri müstakildi.Nihat elinde kocaman bir çiçek ve şık bir çikolata kutusu ile eve girerken bütün komşuların meraklı gözleri üzerlerindeydi.
Gece yarısı oluncaya kadar, havada sudan, sanattan, siyasetten, spordan, memleketin halinden her şeyden konuştular ama bir türlü kız isteme merasimine geçilememişti.
Melike’nin babası;
-Allah hayırlısını nasip etsin.Buraya kadar gelip zahmet ettiniz.Bizi ve bizim yaşadığımız evimizi, mahallemizi gördünüz.Şimdi sıra bizde, bizde uygun bir zamanda sizin memleketinize gelip misafiriniz olmayı arzu ediyoruz...
-........!
*
Melike’nin anne ve babası, habersiz bir şekilde Muğla’ya geldiler.Nihat’ların evine uzak bir yerde arabadan indiler.Nihat’ların evine gelinceye kadar, bütün mahalleye, bakkala, esnafa, camiden çıkan cemaate Nihat’ı ve ailesinin ahvalinden sula ettiler.Akşam yemeği yendikten sonra Melike’nin annesi;
-Evinizi, yurdunuzu çok beğendik.Allah nasip ederde çocuklar evlenecek olursa eşyaları nasıl almayı düşünüyorsunuz?
-Ne eşyası, dedi Nihat’ın annesi.
-Çocukların ev eşyaları, çeyiz alınmayacak mı?
-Aaaa, sen ne diyorsun kardeşim! Biz Muğla’lıyız...Siz duymadınız mı? Ev yaparsın tuğladan, kız alırsın Muğla’dan...
-.........!?
-Bizim burada bütün ev eşyasını kız tarafı alır...
-..........???
-Ben, Nihat’tan önce iki kızımı everdim.Bütün ev çeyizini, ev eşyasını biz aldık, oğlan tarafı sadece bir kuru döşek getirdi.
-Yani, siz şimdi sadece bir döşek mi alacaksınız? Döşek ne işe yarayacak?
-Evlendikten sonra kavga ederlerse, oğlanın yatacağı bir döşek olsun, kanapede boynu, beli ağrımasın diye alınır...
-Yaaa! Sizin adetleriniz çingenelerden beter...Kalk Bey, kalk! Burada bir Dakka bile durmayalım.Elimizi verip kolumuzu kaptırmayalım.Bunlar bütün düğün masrafını kız tarafına yıkacak.....
-Aaaa!. Biz zorla almıyoruz ki kızınızı.Bizim oğlana kız mı yok? Aha! İşte kapı.. Yolunuz açık olsun, anca gidersiniz....
-...........!
*
-Sizinkiler, annemleri kovmaktan beter etmişler, sizde misafire böyle mi davranılır?
-Melike, bir yanlışlık olacak, annem babam çok iyi insanlardır. Mutlaka bir yanlış anlama vardır.
-Ne yanlış anlaması, bütün ev eşyalarını kız tarafı alır demiş annen...
-Tamam, annem babam yanlış yapmış olabilir, ben annenden özür dilerim...
-Nihat kendi gelmesin, annesi babasıyla beraber gelsin diyor annem..
-Tamam, onları da getiririm..Ne zaman gideceğimizi sen ayarlarsın o zaman.
-Haftaya Cumartesi günü halledelim bu meseleyi..
-Tamam, halledelim.
*
Melike’nin annesi bu kez soğuk karşılamıştı gelenleri.Kahve hazırlamak için mutfağa girince annesi de peşinden geldi.Hışımla konuşmaya başladı;
-Ben sana üniversiteyi kazanınca ne demiştim.Peşine bir dana takıp gelme yoksa kafanı kırarım demiştim. Ama sen ne yaptın? Peşine dana sürüsünü takıp geldin.Nesini beğendin Nihat’ın? Peşinde bir sürü zengin damat adayı varken, bula bula bunu mu buldun?
-Anneee! Bak böyle davranmaya devam edersen, bir daha yüzümü göremezsiniz.
-Böyle yapacağını bilseydim okutmazdım seni, şu karşıdaki demirciye verirdim daha iyi...Şuna bak, kız kahveleri az koy, bitirdin bütün kahveyi...
Kahveler içildikten sonra Nihat, Melike’yle durum değerlendirmesi yapabilmek için yan odaya geçti.Nihat’ın morali bozuktu.Onca yoldan gelmişler ve yemek ikram etmemişler, üstelik acı kahve içmişlerdi.Tam Melike’ye bunun hesabını soracakken içeri aniden Melike’nin annesi girdi.Hışımla ikisinin arasına oturdu.
-Bana bak Nihat efendi! Ben kızımı sana vermeyeceğim..
-Anneee!, lütfen anne!
-Sen sus zilli!. Seninle sonra hesaplaşacağız. Bana bak, kızım senin neyini beğendi bilmiyorum.Allah’tan salağın tekiymişsin, yoksa kızımı senle evlendirmek zorunda kalacaktım.Bu salak kıza sordum, seninle yatmamış...
-Anneee, sana hakkımı helal etmiyorum..
-Sen sus zilli..! Nihat efendi...! Ben kızımı komşumun oğlu var Tahsin, oda öğretmen, onla evereceğim, sen aradan çık...Bu kızında peşini bırak, tamam mı? Yoksa sizi buraya gelip geleceğinize pişman ederim...
-......!???
*
Melike ile Nihat bu tatsız olaydan sonra görev yaptıkları şehirlere dönmüşlerdi.Bir hafta birbirlerini aramadılar. Nihat dayanamayıp telefonla aradı Melike’yi.Melike Nihat’ın aramasını bekliyordu. Aramazsa bir daha görüşmeyecek ve bu işi bitirecekti.
-Merhaba, nasılsın?
-İyi olmaya çalışıyorum ama moralim çok bozuk...
-Moralini bozma, her şeyin bir çaresi vardır..
-Yarın Cumartesi..buraya gelebilir misin?
-Hayrola! Önemli bir şey mi var?
-Sadece seni yanımda görmek ve yüz yüze konuşmak istiyorum...
-Tamam, yarın öğleyin ordayım...
Ertesi gün Nihat arabasıyla hız sınırlarını da aşarak Edirne’ye gitti.Otobüs durağında bekleyen Melike’yi aldı. Şehir dışındaki bir dinlenme tesisinin çay bahçesine oturdular.Birbirlerine biraz kırgın duruyorlardı.Nihat, bu evlilik meselesinde çok acele ettiklerini düşünüyor, Melike ve ailesini tanımak için yeterli zamanları olmadığından, ailelerin iletişim kuramamasından işlerin ters gittiğini düşünüyordu.Ama baştan Melike’ye söz vermişti.Ne olursa olsun evlenecekler, bu yoldan dönmeyeceklerdi.
-Geldiğin için teşekkür ederim, dedi melike.
-Sen çağırmasaydın ben yine kalkar gelirdim.
-Beni kaçır buralardan, çok sıkıldım ailelerin baskısından.Uzak yerlere beraberce tayin isteyelim, uzaklaşalım, kimse bulamasın bizi, dedi Melike.Nihat bu teklife şaşırmıştı.
-Emin misin? Uzaklaşmak sorunu çözecek mi?
-Ben tahmin etmiştim, sen korkağın tekisin...
-Tamam, sen öyle istiyorsan öyle olsun...Fazla konuşmak istemiyordu ikisi de.Birbirlerinin hüzünlü gözlerine bakıyorlar, sorun çözülmese de ayrılmak istemiyorlardı.
Şehre dönerken yine sessizlik hakimdi.Melike’nin dalgın bakışları yol boyunca uzanan ayçiçeği tarlalarındaydı.Nihat birden ani bir hareketle arabanın kapı otomatiklerini kitledi.Melike tedirgin olmuştu.
-Kapıları niye kilitledin?
-Artık bu işi bitireceğim, seni kaçırıyorum..
-.........!??? Hayır! Yapamazsın...
-Bal gibi yaparım.Hem annenin aklına geleni başına getireceğim.Daha ilk baştan yapacaktım ki bu işi..Ahh! Eşeğim ben, annen haklıymış, çok safmışım...Ama uyandım artık..
-Sana hakkımı helal etmem...
-Sen demedin mi beni kaçır diye?
-Dedim ama...Beni kaçıracağını hiç düşünmemiştim.
-Sakarya’da bol bol düşünecek vaktin olur..
-İstemiyorum, durdur arabayı..Bana zorla sahip olamazsın, ömür boyu küs dururum, affetmem seni...İmdaaaat, beni kaçırıyorlaaarr...
Melike korkudan bayılmak üzereydi..
Nihat o anda, başına gelenleri anladı.Melike kendisini sevmiyor ve güvenmiyordu. Sevseydi kendisiyle gelir, yeni bir hayata merhaba derlerdi.Baştan anlamalıydı bu ilişkinin zorlama olduğunu. Melike, annesinin zoruyla komşu oğluyla evlenmek istemediği bir anda can simidi misali Nihat’la karşılaşmış ve bunu fırsata çevirmeye çalışmıştı.
-Tamam, korkmana gerek yok, seni evine bırakacağım, yeter ki bağırma, dedi Nihat.
Hiç konuşmadan Melike’nin evinin bulunduğu sokağa geldiler.
-Ben burada ineyim, dedi Melike.Araba durunca ardına bile bakmadan indi.Nihat gaza nasıl bastığını fark etmedi bile, bir anda kendini otobanda buldu.
*
Nihat, kısa süren bu evlilik girişiminden dolayı zihnen çok yorulmuş, arkadaşlarıyla Akdeniz turuna çıkmıştı. Çok iyi gelmişti bu tatil.Antalya, Mersin, Adana derken kendilerini Maraş’ta buldular.Yol üzerindeki bir dinlenme tesisinde, Meşhur Maraş dondurması yerlerken telefon kulübesinden evi arayıp annesine bir merhaba demek istedi.
-Alo, anne... nasılsınız?
-Nerdesin oğlum sen? Melike’nin annesi aradı oğlum, haftaya düğün yapacağız, sizden ses soluk çıkmıyor, damat Bey nerelerde, niye arayıp sormuyor, dediler..
-Maraş’tayım anne..
-Oğlum, kız tarafı düğün davetiye bile bastırmışlar, alışveriş için seni istiyorlar, hemen gel oğlum...
-Anne, sen ne diyorsun? Biz Melike’yle bir ay önce ayrıldık..Ne düğünü, ne alışverişi..?
-Ben bilmiyorum oğlum ayrıldığınızı, bize bir şey söylemedin ki..Kız tarafı bir haftadır bizi arıyorlar, damat hemen gelsin, düğün hazırlığı yapacağız diyorlar..
-Tamam anne, ben hallederim..
-Nihat, oğlum bak baban konuşacak..
-Alo, baba...
-Nerdesin lan sen eşek herif! Millet düğün hazırlığı yapıyor, sen ortada yoksun, akşama burada ol....dıııııııt..
*
Melike, Nihat’tan ayrıldıktan sonra ailesini arayıp ayrıldıklarını söyleyeceğine “Biz Nihat’la birbirimizi çok seviyoruz.Evlenmemize karşı çıkarsanız bir daha yüzümü göremezsiniz” demiş.
Nihat, Melike’nin annesini arayarak , Melike ile ayrıldıklarını, birbirlerini sevmediklerini, Melike’nin komşu oğluyla evlenmek istemediği için böyle bir yola başvurduğunu söyledi.
-Oğlum, Melike bir haftadır ortalarda yok.Bizde seninle kaçtığını zannettik.Geri dönmenizi sağlamak için düğün yapıyoruz dedik...
Nihat, derin bir oh çekti. Az kalsın anne-kız çekişmesinin kurbanı olacaktı.Kendi kendine;
-Allah’ın sevgili kuluymuşsun oğlum Nihat, az daha belanı buluyordun.Bir daha kız görmek, kız bakmak, evlenmek mi?Tövbeler olsun, bir daha asla! Diyerek yeminler etti.
*
Nihat’ın tayini, doğu görevi için Kars’a çıkmıştı.Okullar açılmış, yeni göreve başlayan öğretmenler, öğretmenler odasında bir araya gelmişti.Müdür yardımcısı Ümit Bey Nihat’ın kulağına fısıldayarak;
-Nihat Hocam, şu karşıdaki kırmızı kazaklı bayan var ya...Türkçe öğretmeni Melike Hanım...Edirne’den tayin oldu.Hem bekar, hem de sevgilisi yokmuş..Manisa’lıymış, size çok yakın. Tam sana göre ...Ne dersin?
-......!!??
-Nihat Hoca ne oldu? Çok şaşırmış gibisin....
*
“Hacı
hacıyı
Mekke’de,
Hoca
hocayı
tekkede,
aşık
maşukunu
dakkada
bulur”
(anonim halk ağzıyla söylenmiş sokak jargonudur)