Sarıkamış dolmuşuna bindi, en arka beşli koltuğun en sonuna cam kenarına oturdu.Karmakarışık duygular içindeydi.Kafasından bin bir türlü düşünce geçiyordu.Gözlerinin önünden uzun ve geniş yarısı nadasa bırakılmış tarlalar hızlı hızlı geçip gidiyordu.
Murat okuldan yeni mezun olmuş ve ilk ataması Kars iline bağlı Sarıkamış İlçesine çıkmıştı.Yirmi dört saatlik bir otobüs yolculuğundan Kars otogarına inmiş ve hemen Sarıkamış minibüsüne binmişti.

Minibüs yoldan bir yolcu alıp yoluna devam etti.Yeni yolcu genç bir delikanlıydı.Göz göze geldiler ve sanki delikanlı kendisini tanıyormuş edasıyla bir baş selamı verip yanına oturdu.Murat, yanına oturan bu delikanlıyla konuşma ihtiyacı hissetti.
“Merhaba, hayırlı yolculuklar..” dedi.
“Merhaba Hocam, size de hayırlı yolculuklar...Hayırlı olsun, yeni atandınız galiba”
Murat şaşırmıştı, öğretmen olduğunu söylememişti.
“Öğretmen olduğumu nereden bildiniz?”
“Hocam, Sarıkamış’a ya öğretmen atanır yada asker..Sizde asker tipi yok zaten..”
“Siz buralı mısınız?”
“Evet, Sarıkamışlıyım..”
“Ne iş yapıyorsunuz?”
“Kredi yurtlar müdürüyüm..”
“Müdür mü? Ama siz çok gençsiniz...”
“Hocam, Sarıkamış’a atanan öğretmen veya memur kim olursa olsun buralarda bir yıldan fazla kalmıyor.Sarıkamış’ta onlarca kamu kurumu var.Sarıkamış’lı olup ta memur olanlar birkaç yıl içinde tapu müdürü, nüfus müdürü, Milli Eğitim müdürü oluyor.Bende Kredi yurtlarda bir yıllık memurdum.Müdür gidince benden başka Müdürlük yapacak adam kalmadı.
“Çok ilginç..”
“Batı illerinde en basit bir müdürlüğe gelmek için on beş yıl görev yapmak gerekiyor.Sizde burada iki yıl kalın okul müdürü olursunuz, beş yıl kalın Milli Eğitim müdürü olursunuz..”
Sarıkamış’ın girişinde genç müdür eliyle bir binayı işaret etti.
“Hocam, benim görev yaptığım yurt binası burası.Ben burada iniyorum.Ne zaman isterseniz gelin, misafirim olun..Yolunuz açık olsun” diyerek minibüsten indi.Murat, minibüs hareket ederken arka camdan yeni tanıştığı bu genç müdüre elini sallayarak veda etti.
*

İlçe Milli Eğitim müdürlüğünden göreve başlama yazısını aldıktan sonra dinlenmek amacıyla Sarıkamış öğretmen evine geldi.Öğretmen evi kahvehane gibi tek katlı ve kocaman salonu olan eski bir binaydı.Üstelik pansiyonu da yoktu.Salonda birkaç kişiden başka kimse yoktu.Bir masaya oturarak çay istedi.Yan masadan öğretmen olduğunu zannettiği biri eliyle işaret ederek kendisini çağırdı.
“Hoca, gel hele.”
“Buyrun, bir şey mi istediniz?”
“Otur hoca otur..”
Murat istemeyerek masaya oturunca, masadaki üç kişi okey taşlarını karıştırmaya başladılar.Murat, okey bilmiyordu ama bilmediğini söylemedi.Oda taşları karıştırmaya ve gördüğü kadarıyla oynamaya başladı.Karşısındaki adam habire kaşını gözünü oynatıyor bir şeyle demeye çalışıyordu.Birden ıstakaları masanın üzerine boşaltıverdiler.Bıyıklı ve gözlüklü olan adam Murat’a dönerek;
“Hocam, okey oynamayı bilmiyor musunuz?”
“Hayır, bilmiyorum..”
“Yahu öğretmen okey bilmez mi? Sen şimdiye kadar nerede yaşadın, hangi okulu bitirdin?
“.......!!??”
“Hocam, adınız nedir?”
“Murat..”
“Murat Hoca, bizim kim olduğumuzu biliyor musun?”
“Hayır, bilmiyorum..”
“Ben, Milli Eğitim Müdürü İsmail, karşında oturan İlçe Cumhuriyet Başsavcısı Hakkı Bey, sağında oturanda Mal müdürü Mehmet Bey..”
“.........!!???”
“Şaşırmakta haklısın, bu ekibi başka bir şehirde arasan bulamazsın ama burası küçük bir ilçe ve okey oynayabileceğimiz tek yer Öğretmen evi.Şansa bak, karşımıza da okey bilmeyen bir öğretmen çıkıyor...”
“Ben müsaade istesem, daha köye gidip göreve başlayacağım..”
“Yolun açık olsun Hoca, ama tez zamanda öğren şu okeyi..”
“......!??”
*