Hikaye, anı, gezi ve deneme yazılarım, resim ve fotoğraflar izin alınmadan kullanılamaz, iktibas edilemez, kopyalanamaz.Aksi takdirde yürürlükteki telif hakları yasası gereğince yasal haklarım saklıdır.copyright(c)
|
|
|
|
|
MUĞULBEYLİ - KRAL BERBERİ
|
|
KRAL BERBERİ
Yaşı 35-45 arası olanlara şimdilerde “y” kuşağı diyorlar.Bu "Y" kuşağının meslek seçimleri tamamen geleneksel yöntemlerle yapılıyordu. "Olacak oğlak bokundan belli olur" atasözü gereğince ilkokulu bitiren çocukların şekline şemaline bakan insan sarrafı öğretmenler çocuğun ne olacağını bilirlerdi.Seksenli yıllarda ilkokullarda rehberlik sistemi gelenekseldi.Beşinci sınıftan mezun olduğunuzda sınıf öğretmeniniz, babanıza altın öğütler verir ve şu tavsiyelerde bulunurlardı. “Senin oğlan, maşallah zehir gibi.Sen bunu şehirdeki merkez ortaokulunda okut.Vali, Kaymakam veya doktor olsun” Çocukta akıl ve zeka vasat (idare eder) ise; “Sen bu çocuğu okutacağım diye uğraşma, demirciye, semerciye veya berbere çırak ver...Zanaat öğrensin, başka işe yaramaz bu!”
Son sınıftaki arkadaşlar olarak biz hepimiz kendimizi iyi biliyorduk.Öğretmenimiz, babalarımıza zanaat öğrenmemiz için tavsiyede bulunacağını adımız gibi biliyorduk.Çünkü parlak ve gelecek vadeden öğrenciler değildik.Ben, demirciye, marangoza çırak olmaktansa, terziye veya berbere çırak olmayı istiyordum.Çünkü en temiz mesleklerden biri Terzilik, diğeri berberlikti.Aradan yıllar geçti.Sınıf arkadaşlarımdan Necati semerci, Cengiz fırıncı, Ayhan Gardiyan, Dursun bakkaliyeci, Ahmet elektrikçi, Mustafa inşaat ustası, bende öğretmen olmuştum...
“Sıhhatler olsun Hocam, başka bir arzunuz var mı?” sözüyle dalmış olduğum derin uykudan uyanıverdim.En mutlu olduğum ve hemen uykuya dalıp kendimden geçtiğim yerlerden biridir, berber koltuğu..Berber, benin saçımla uğraşırken ben kendimden geçmiş ilkokul yıllarımı yaşamıştım. Berber Ahmet, yüzümü yakan keskin traş kolonyasını sürerken “Hocam, siz ne güzel okuyup öğretmen oldunuz.Biz berber olduk, sürünüp duruyoruz” dedi.
“Berberlik, mesleklerin şahıdır.Berberlik öyle yüce bir meslektir ki Cumhurbaşkanı bile elinize su dökemez” dedim.Berber Ahmet, söylediklerime pek inanmamış gibi bana şaşkın şaşkın bakıyor, iltifat ettiğimi zannediyordu. “Ahmet usta, dünyadaki en yüce makam Cumhurbaşkanlığı makamıdır.Cumhurbaşkanları makamları ve mevkileri gereği bir kişi hariç hiç kimseye boyun eğmezler.O şanslı kişi siz berberlersiniz.Bütün üst düzey devlet ricali traş olmak için sizin önünüzde boyun eğmek zorundalar, mesleğinin kıymetini bil” dedim.
Ahmet usta anlattıklarımdan çok memnun olmuş olmalı ki hemen baş masajına başladı.Yumuşak parmakları değdiği her noktayı mest ediyor, kendimi yeniden dünyaya gelmiş gibi hissediyordum.Masaj devam ederken; “Bak Ahmet usta, biz öğretmenler, okula teftiş için gelen müfettişler, Milli Eğitim Müdürleri, Bakanlar, Başbakanlar vs. hepsinin önünde boyun eğer, eğilip bükülürüz.Ama siz....Hepsi sizin önünüzde eğilip bükülmeye mecburlar” dedim. “Hocam, beni öyle bir gaza getirdin ki, senden bir sene traş parası almayacağım.Berber dükkanının tabelasını değiştirip “Kral Berberi” yazıcam.Altına da, kimseye boyun eğilmez, herkese boyun eğdirilir yazıcam.” dedi.Konuşmalarım çok etkili olmuş olamlı ki dükkandan çıkarken ne kadar ısrar ettiysemde para almadı.
Şehirde dolaşırken tabelasında “Kral Berberi” yazan bir berber dükkanı görürseniz hiç şaşırmayın.Kral deyince İngiliz kralı olacak değil ya...Popun kralı var, futbolun kralı var, kabadayıların kralı var, mahallenin kralı var...Berberin Kralı niye olmasın? Berber deyip geçmeyin....Traş olmak için boyun eğdiğiniz mahalle berberinin önünde Devlet Başkanlarının boyun eğdiğini unutmayın ve gereken saygıyı onlara göstermeyi ihmal etmeyin.Benden söylemesi...Sonra sakar traşıyla mahallede dolaşır durursunuz...
|
ZİYARETÇİ SAYISI 26 ziyaretçi (74 klik) kişi burdaydı!
|
|
KÜPTEN SIZANLAR
"Küp içinde ne varsa dışarı onu sızdırırmış" derler ya, mesai arkadaşlarım odama geldiklerinde onlara anlattığım anılarımı dinleye dinleye ezberleyen Yenal Beyin "Odana her gelişimizde kafamızı ütülüyorsun, bunları yazıya dök, hem kalıcı olur, hemde bizde dinlemekten kurtuluruz.." tavsiyesi üzerine küpten taşanları kaleme aldığım yazılarımı sizlerle paylaşmak istedim.Durum bundan ibarettir..İşte o kadar..
MUĞULBEYLİ KİMDİR?
Muğulbeyin otağını kurduğu ve ismini verdiği Menteşe'de doğdum.İlkokulu Menteşe'de, orta öğrenimimi İzmir'de tamamladım.Sınıf öğretmenliği mezunuyum ama Resim-iş öğretmenliği, İş Eğitimi öğretmenliği, Birleştirilmiş Sınıf Öğretmenliği, Cezaevi öğretmenliği, Denetimli Serbestlik Öğretmenliği olmak üzere en lakasız yetişkin Eğitimi Öğretmenliklerinde görev yaptım ve yapıyorum.Güzel yurdumun batısında, doğusunda, kuzeyinde, güneyinde görev yaptım.Yurt içi ve dışı gezilere bayılırım.En büyük hayalim, çekme karavanla Türkiye turu yapmak.Hayalperest, vurdumduymaz, sessizliği ve sakinliği seven bir yapım var.Hiç bir iddiam yok, öylesine yazıyorum.Demişler ya "Hayat kırkından sonra başlar" diye.Benim felsefem "Kırkından sonra ya azarsın, yada yazarsın" felsefesidir. Ben ikincisini tercih ettim...
NELERİ YAZARIM?
Yazılarım, öğretmenlik mesleğimin gerektirdiği insan ve sosyal çevresiyle ilgili gözlemlerimden oluşmaktadır.Yazılarım yaşanmış olayların kurgulanarak betimlenmiş, birebir yansıtılmış, birazda hayali diyalogların serpiştirildiği hikayeciklerden oluşmaktadır.
Benimle ilgili, gördüklerim, yaşadıklarım, izlediklerim, dikkatimi çeken olayları bilinçaltıma atar, demlenmesini bekler, köpürüp taşıncada yazıya dökerim.
YORUM SAYFASI
Yorumlarınızı, sayfanın sağ tarafında, üstten üçüncü sırada yer alan YORUM SAYFASI bölümüne tıklayarak yazabilirsiniz.
YASAL UYARI
Hikaye, anı, gezi ve deneme yazılarım, resim ve fotoğraflar izin alınmadan kullanılamaz, iktibas edilemez, kopyalanamaz.Aksi takdirde yürürlükteki telif hakları yasası gereğince yasal haklarım saklıdır.copyright(c) |
|