-Altı yüz elli yedi sayılı kanunu adınız gibi bilecek ve öğreneceksiniz.Anayasa kitapçığını başucu kitabı yapacaksınız.Bu dersten ezber yaparak geçebilirsiniz ama bu dersi layıkıyla öğrenmez iseniz hayat dersi çok acımasızdır.Hayatın acı gerçekleri kimsenin gözünün yaşına bakmaz....Öğretmenlik Eğitim Fakültesinde öğrenilmez...Öğretmenlik, öğretmenliğe başlayınca okulda öğrenilir.Bunu aklınızdan çıkarmayın...
-Ya Hocam yaaa...Sizde çok abartıyorsunuz.
-Evet Hocam, dağın başındaki okulda Anayasa kitapçığının ne faydası olacak?
-Dağ başındaki köyde soğuktan donarsak 657 sayılı DMK’yı sobada yakar, ısınırız Hocam, başka bir işe yaramaz..Ha,ha,ha..
-Siz şimdi güldüklerinize, yarın çaresizlikten oturup ağlayacaksınız..Abartıp abartmadığımı günü gelince istisnasız hepiniz anlayacaksınız.Kiminiz iyi bir ceza yediğinde, kiminiz memuriyetten atıldığında, kiminiz maalesef bunu söylemek istemiyorum ama hapse düşünce beni anlayacak...Evet, ders bitti, çıkabilirsiniz...

*
Musa Hocanın söyledikleri dün gibi aklındaydı Nihat’ın. Anayasa dersini dikkate almamıştı.Nihat’ta bunun cezasını çekiyordu.Mezun olur olmaz atandığı dağ köyündeki öğretmenlik hayatını beğenmemiş stajyerliği kalkmadan hiç düşünmeden askerlik kararı aldırmıştı.Askerlik bitiminde nasıl olsa üç defa istifa etme iki defa geri dönme hakkım var diyerek istifa etmişti.Şimdi geri dönmek istiyor ama Milli Eğitim Bakanlığı almıyordu.Çünkü stajyerken ve de üstüne üstlük izinsiz istifa etmişti.Kanuna göre üç yıl boyunca öğretmen olarak göreve dönemiyordu.
Milli Eğitim Müdürlüğüne gitti.Oradaki görevlilere bunun bir çaresinin olup olmadığını sordu.
-Tek şansın var, KPSS’ye girersen belki ilk atama yoluyla öğretmen olabilirsin, dedi bir memur..

*
Otuz dört yaşında KPSS’ye girmişti.İyi bir puan almıştı.İlk atamaya başvurduğu halde atanamamıştı.Sebebini öğrenmek için Bakanlığa gittiğinde acı gerçeği öğrendi.Yeni yapılan bir düzenlemeyle e- sisteme geçilmiş ve öğretmenlik başvurularında bütün kimlik numaraları için veri tabanı oluşturulmuştu.Sistem Nihat’ın kimlik numarasını diskalifiye ediyordu.
Morali bozuk bir şekilde parkta oturuyordu. Biraz ötedeki bankta oturan bir genç elindeki kitapçığı fırlatarak;
-Bu senede işsiz kaldık, Allah belasını versin... diyerek kalktı gitti.Kitapçık biraz yakınına düşmüştü,gitti aldı.Biraz karıştırınca bunun Memur alım kitapçığı olduğunu anladı.Son sayfasına kadar inceledi.İtfaiye memurundan, bekçiye kadar bir çok alanda memur alımı yapılacaktı.Tam çöpe atmak üzereyken son sayfada “Milli Eğitim Bakanlığı haricinde öğretmen alan kamu kurum ve kuruluşları” ibaresini gördü.Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü altmış yedi tane öğretmen alıyordu.Müracaatlarında son günüydü ve mesainin bitmesine de birkaç saat kalmıştı.Şartları tutuyordu. Hemen müracaatların yapıldığı büroya giderek başvuruda bulundu.

*
Evde otururken akşama doğru kapının zili çaldı.Balkondan aşağı baktığında elinde telsiz bulunan bir Polisin kendisine baktığını gördü;
-Nihat K., sen misin?
-Evet benim, ne oldu?
-Aşağı in, tebliğin var!
Büyük bir merakla aşağı indi.Polis, elindeki tutanağa imza attırdıktan sonra;
-Seni Başsavcılıktan bekliyorlar, ne halt yediysen başın belada galiba... Hemen git.İşin bittikten sonra karakola uğra, seni niye çağırdıklarını bize bildir, dedi.
-Memur Bey! Bir yanlışlık olacak, ben bırakın suç işlemeyi, hayatta karakola bile gitmedim..
-Sizin gibileri iyi bilirim, sütten çıkmış ak kaşık gibi durusunuz ama her naneyi de yersiniz...Bir kabahatin olmasa beni bu saatte senin kapına göndermezler...
Alelacele gittiği Başsavcılık makamına durumunu anlattı.Personel kalemine sevk ettiler.Sonradan zabıt katibi olduğunu öğrendiği bir bayan memur büyük bir ciddiyet ve otoriter bir sesle;
-Nihat K., sen misin?
-Evet, benim...
-Kimliğini ver...
Kendisini çok önemli bir Savcı veya Hakim zannettiği bayan görevli, koskocaman bir defter çıkardı, parmağı ile bir noktayı işaret ederek;
-Şurayı imzalayın, dedi.
-Afedersiniz..Ben niçin imza atıyorum?
-Ceza İnfaz kurumuna öğretmen olarak atandığınız size tebliğ edildi. İzin ve rapor kullanmadan yirmi dört saat içinde görev yerinizde olunuz.
-..........!???

*
Yürek hoplatan bir görev başlangıcı yaptıktan sonra Ceza İnfaz Kurumunda öğretmen olarak göreve başladı.Kamuoyu ve yakın çevresi Ceza İnfaz Kurumlarında öğretmen mi olurmuş, orda ne yapıyorsunuz? Mahkumlar size saldırmıyor mu? gibisinden garip sorular soruyordu.Bütün sorulara makul cevap veriyor ama her defasında, “Tamam, anladık...niye cezaevi, niye Milli Eğitim değil?” sorularına muhatap oluyordu.

Milli Eğitim Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı arasındaki protokol gereği öğretmeni denetlemek amacıyla iki müfettiş ceza infaz kurumuna geldi.Nihat, gelen müfettişlerin giriş kaydını yaptırdı, elbiyometri kartlarını çıkarttı.Duyarlı kapıdan geçmelerine yardımcı oldu, eşyları x-ray cihazından geçirildi.Öğretmen odasına geldiklerinde, müfettişlerden yaşlı olanı;
-Nihat öğretmen, biz terörist değiliz, bize niye bu muameleyi yapıyorsunuz?
-Hocam, kusura bakmayın ama güvenlik gereği mevzuata uygun işlemleri ceza infaz kurumuna kim girerse girsin uygulamak zorundayız.Yoksa elektronik sistemler sizi tanımadığı için içeri giremezsiniz.
-Savcı Bey gelse, onu da mı arayarak içeri alıyorsunuz?
-Kim gelirse gelsin, isterse Başbakan gelsin elbiyometri kartı çıkartılmadan içeri giremez.
-Nihat öğretmen, siz bu kadar zorlu çalışma koşulları olan bir kuruma niye geldiniz?Milli Eğitimde niye görev almadınız?
-Hocam, hayatımı anlatsam roman olur..Hiç sormayın...Başıma ne geldiyse 657 DMK'yı iyi okumadığım için geldi.
Başından geçenleri uzun uzun anlattı.Müfettişler;
-Olan olmuş, ama kurumlar arası geçiş yaparsın, burda ömrünü çürütme, dediler.
-Adalet Bakanlığı geçiş için muvafakat vermiyor, burda çalışmak zorundayım, dedi.
Müfettişler denetlemeyi bitirip cezaevinin maden ocağını andıran loş ortamından dışarı çıkıp birden gün ışığıyla karşılaşınca uzun süre gözlerini açamadılar.Kısa süren bir şaşkınlıktan sonra kendilerine gelen müfettiş Beyler, derin bir nefes alarak;
-Ohhh, dünya varmış be! Nihat öğretmen, biz kurtulduk, senide Allah kurtarsın...Haydi eyvallah, hoşçakal....
-...............!??
Müfettişler,alelacele kendilerini bekleyen arabaya binip arkalarına bile bakmadan kaçarcasına uzaklaşırken Nihat öğretmenin beyninde, Anayasa Hukukçusu Musa Hoca’nın sözleri yankılandı.. "Hayat dersi acımasız ve zordur"...Evet, hayat dersi devam ediyordu....Cezaevinde bile olsa, en iyi öğretmen hayatın ta kendisiydi...