Moğol imparatoru Timur Anadolu’yu işgal etmiş, ordusu adeta bir çekirge sürüsü gibi bütün Anadoluyu talan etmiş, taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamıştı.Otağını Akşehir'e kurduran Timur'un şerrinden herkes çok korkuyordu.Timur’un öğle yemeklerini Akşehir’in ileri gelen zenginleri sırayla hazırlayıp otağ-ı humayununa huzura getiriyorlardı.
Timur Hanın öğle yemeğini hazırlama sırası Hoca Nasrettin’deydi.Hoca Nasrettin kocaman kazanlarda pişirilen mis gibi kızarmış kazları görünce dayanamadı.Büyükçe bir kazın bir budunu koparıp afiyetle yedi.Timur nasıl olsa onlarca kazın arasından bir budu olmayanı fark etmez diye düşünüyordu.

Timur Han, önüne getirilen kazanlardan birinin kapağını kaldırdığında çok şaşırdı.Kızarmış kazlardan birinin budu yoktu.Hışımla bağırdı;
“Bre! Nolmuştur bu kazın buduna?”
Hizmetkarları, bendeleri telaş içinde sağa sola koşturuyorlardı.İçlerinden biri korka korka;
“Yüce devletlüm, Hoca Nasrettin getirmiştir kazları...”
“Tiz bana, Hoca Nasrettin’i çığırın”
Hoca Nasrettin’i yaka paça huzura getirdiler.Timur Hanın gözlerinden alev fışkırıyordu.Belli ki çok kızmıştı.Hoca Nasrettin’e gürleyerek;
“Bre Nasrettin, sizde adet bu mudur?” Hoca Nasrettin heyecanından olsa gerek,
“Yüce devletlum, Akşehir’in kazları tek ayaklıdır..” deyiverdi.
“Bre Nasrettin, doğru mu söylersin?”
“Hünkarım, bakın Akşehir gölüne..Bütün kazlar tek ayak üzredir..”

Timur, Akşehir gölüne baktığında öğle sıcağında tek ayak üzerinde uyuklayan yüzlerce kazı görünce gülmeye başladı.Adamlarına emir verdi.Akşehir gölündeki kazlar sopalı adamlar tarafından kovalanınca hepsi iki ayak olup kaçışmaya başlayınca Timur hışımla Hoca Nasrettin’e dönerek;
“Bre mendebur! Hani bu kazlar tek ayaklıydı, imdi gördün, hepisi iki ayaklı..” deyince Hoca Nasrettin;
“Hünkarım, iki ayaklı olan zat-ı alinizi sopayla kovalasalar sizde dört ayakla kaçışırdınız” cevabını yapıştırıverdi.Bu hazır cevaba çok kızan Timur, muhafızlarına dönerek;
“Tiz kellesini alın Hoca Nasrettin’in.” Emrini verdi.
Bu sırada orada hazır bulunan Timur’un vezirlerinden biri hemen ileri atıldı.
“Yüce devletlum, Hoca Nasrettin Akşehir’in en alim kişisidir.Onu affediniz” dedi.
“Madem, en alim kişisi, o zaman bir marifet eylesinde görelim” deyince Hoca Nasrettin hiç düşünmeden;
“Hünkarım, ben kulunuzu affederseniz, beş yılda eşeğe okuma yazma öğretirim” deyince Timur gülerek;
“Sana beş yıl mühlet verdim, haydi şimdi huzurdan defol” dedi.
Çadırdan çıkan Hoca Nasrettin’i karşılayan Akşehir’liler hem seviniyor hemde Hocaya kızıyorlardı.
“Hoca efendi, bizde seni akıllı bir adam zannederdik, hiç eşeğe okuma yazma öğretilir mi? Hem beş yıl değil yüz yıl geçse de öğretmezsin...” diyerek çıkıştılar.
“Siz ne dersiz ahali? Ben kellemi kurtardım ya, siz ona bakın..Beş yılda ya eşek ölür, ya Timur ölür yada ben ölürüm...”
“.....!!??”


*
Bitmezse kösede sakal bitmez derler ya, sayılı günler çabucak bitiverdi.Aradan geçen beş yılda ne eşek, ne Timur, nede Hoca Nasrettin öldü.Büyük bir kalabalığın önünde Hoca Nasrettin uyuz bir eşeğin önüne bir rahle üzerinde kocaman bir kitap koydu.Timur’un ve huzurdakilerin şaşkın bakışları altında uyuz eşek kitabın her sayfasını okuyormuşcasına yalayarak açıyor ve sayfa aralarına serpiştirilmiş arpa tanelerini afiyetle midesine indiriyordu.
“Hünkarım, gördüğünüz üzre eşeğe okuma yazma öğrettim”
“......!!??”
*

Timur, Hoca Nasrettin’i affetmekle kalmamış, başveziri de yapmıştı.Akşehir’liler Hoca Nasrettin’e gelerek dertlenmeye başladılar.
“Hoca Nasrettin, bize ancak sen yardım edersin”
“Ne oldu ? Anlatın bakalım..”
“Timur Han, Akşehir’e kocaman ve doymak bilmeyen bir fil gönderdi.Ne kadar ekinimiz,otumuz varsa hepsini yedi ama yinede doymadı.Timur seni sever, söylesen de bu fili Akşehir’den alsa..” diyerek dert yandılar.
“Ben söylerim amma sizde huzurda olacaksınız ki hep beraber dert yanacağız”
“Tamam, biz Akşehir’liler olarak arkandayız”

Hoca Nasrettin önde, Akşehir’liler arkada Timur’un huzuruna çıktıklar.Timur bütün haşmetiyle tahtına kurulmuş, gözleri çakmak çakmak ileri atılacak vahşi bir kurt gibiydi.
“Bre Nasrettin! Ne istersiz..?”
“Hünkarım, Akşehir’li kullarınız geldi, sizinle görüşmek isterler...”
“Bre Nasrettin... Sen ölümüne mi susadın? Hani nirdedir Akşehir’liler?”
Hoca Nasrettin arkasına döndüğünde Timur’un korkusundan bütün Akşehir’lilerin kaçtığını, huzurda kendisinden başka kimsenin kalmadığını gördü.Timur, ağzından alev çıkaran ejderha gibi kükredi;
“Ne istir bu Akşehir’liler?”
Hoca Nasrettin, Akşehir’lilere çok kızmıştı.Timur'un huzurunda kendisini yalnız bırakmalarının bir bedeli olmalıydı.Lafı gediğine oturtuverdi.
“Hünkarım, sizin büyük filin Akşehir’de canı pek sıkkın, yemeden içmeden kesilmiş.Buna eş olarak bir dişi fil isteriz diyor Akşehir’liler...”
Timur, bendelerine haykırdı;
“Tiz Akşehir’li kullarıma tahtırevanlı büyük dişi fili gönderesiz..”